Doğubeyazıt’ın 7 km güneydoğusunda, Eski Doğubeyazıt'ın kayalıkları üzerindedir. İstanbul Top kapı Sarayından sonra ikinci teşkilatlı saray sistemine sahiptir. Osmanlı İmparatorluğunun Lale devrinde yapılmış son büyük anıt yapısıdır. Yapımının 99 yıl sürdüğü söylenmektedir. Yörenin en büyük tarihi eseri ve en çok gezilen turistik yeridir.
İstanbul ili Üsküdar ilçesi Beylerbeyi’nde bulunan Beylerbeyi Sarayı’nın bulunduğu yer ve arkasındaki geniş alanlar tarihte İstavroz Bahçeleri ismi ile tanınıyordu. İstanbul’un fethinden XIX. yüzyılın başlarına kadar geçen süre içerisinde İstavroz Bahçeleri şehrin önde gelen mesire yerlerinden birisi idi. Fatih Sultan Mehmet bu geniş araziyi Mir-i Alem’e temlik etmiş sonra da bu arazi vereseden geri alınmış ve Emlak-ı Hümayun’a katılmıştır.
Topkapı Sarayı, İstanbul'da yer alan ve dünyada günümüze gelebilmiş sarayların en eskisi ve genişidir. Konumu, Haliç'i, Boğaziçi'ni ve Marmara denizi gören, İstanbul'un ilk kuruluş yeri olan bilinen akropol tepesidir. Tarihi İstanbul üçgen yarımadasının en uç noktasında, 5 km'yi bulan surlarla çevrili, 700.000 m2 özel araziye sahip bir komplekstir.
Sultan I. Murad tarafından yaptırılan ilk saraydan sonra, Sultan II. Murad döneminde Tunca'nın batısında, çok büyük bir alan üzerine 1450'de Edirne Sarayı'nın inşaatına başlandı. Sultan'ın 1451'de ölümünden sonra oğlu Fatih Sultan Mehmed tarafından yapı tamamlatıldı. Kalıntılar arasında, Cihannüma Kasrı, Kum Kasrı Hamamı, Babusseade, Matbahi Amire ve Adalet Kasrı'dır.
Haliç ve Boğaziçi'nin en güzel yerleri sultanlar ve önemli kişilere saray ve köşkleri için tahsis edilmişti. Zaman içinde bunların bir çoğu yok olmuştur. Büyük bir saray olan Çırağan'da 1910 yılında yanmıştı. Önceki bir ahşap sarayın yerinde 1871 yılında Sultan Abdülaziz tarafından Saray Mimarı Serkis Balyan'a yaptırılmıştı. 4 yılda 4 milyon altına mal olan yapının ara bölme ve tavanı ahşap, duvarlarda mermer kaplıydı.
İstanbul ili Beşiktaş ilçesinde bulunan Yıldız Sarayı, deniz kıyısından başlayarak, kuzeye doğru yükselen tüm yamaçları ağaçlarla kaplı 500.000 m2 yüzölçümü olan koruluk ve bahçeler içerisindeki köşklerden, saraylardan ve çeşitli yapılardan meydana gelmiştir. Sarayın bulunduğu “Hazine-i Hassa”ya kayıtlı bu arazi Kanuni Sultan Süleyman döneminden beri padişahlar tarafından av sahası olarak kullanılmaktaydı.
Saray Nehri’ndeki eski yerleşim yerlerinin kuzey tarafında ve bugünkü köy evlerin batısında yer alan iki katlı saray, kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen bir alana oturmaktadır. Günümüzde sarayın kuzey ve batı duvarları ekseriyetle, doğu ve güney duvarları kısmen ayakta kalabilmiş ancak, üst örtüsü tamamen yıkılmıştır. Yapının zemin ve birinci katları birbirinin aynı, ortada dikdörtgen iki salon ile dörder odadan meydana gelmiştir.
İstanbul’un fethinden sonra Osmanlıların yapmış olduğu ilk saray Beyazıt’ta Süleymaniye ile Beyazıt Camisi arasında bugünkü İstanbul Üniversitesi’nin bazı bölümlerinin içerisinde bulunduğu alandadır. Araştırmacılar tarafından sarayın bulunduğu alanda bir manastır kalıntısının veya senatonun kalıntılarının bulunduğu iddia edilmiştir. Ancak bu iddialar yeterince aydınlatıcı değildir.