İstanbul Eminönü ilçesi, Sultanahmet Meydanı’nda bulunan İbrahim Paşa Sarayı XVI. yüzyıl Osmanlı mimarisinin önemli yapılarından biri olup, Hipodromun oturma kademeleri üzerinde bulunmaktadır. Yapım tarihi kesin olmamakla beraber, bu yapı Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1520 yılında on üç yıl sadrazamlık yapan İbrahim Paşa’ya hediye edilmiştir.
Evliya Çelebi bu sarayla ilgili olarak; “En büyük saray, At Meydanı’ndaki İbrahim Paşa Sarayı’dır. Bu zat Kanuni Sultan Süleyman veziridir. Bu sarayın yarısı bölünüp padişahlara mahsus saray yapılıp, has gılmandan ikinin kadar zülüflü padişah gılamı vardır. İstanbul’da bundan büyük saray yoktur” demektedir.
İbrahim Paşa Kanuni Sultan Süleyman’ın 13 yıl sadrazamı olmuş, 1524 yılında evlenme töreni burada 15 gün 15 gece sürmüştür. Bu nedenle sarayın mehterhane bölümünde Kanuni için özel bir taht kurulmuştur. XVII. yüzyıl ortalarına kadar Acemi Oğlanlar Ocağı olarak kullanılmıştır. Sultan III. Murat’ın kızı ile evlenen Bosnalı İbrahim Paşa’nın mülkiyetine geçmiştir. Bunu Selaniki Tarihi şöyle anlatmaktadır:
”İbrahim Paşa Hazretleri’ne Atmeydanı sarayı temlik olunduğudur. Ve sene-i merküme zilkadesinin aharında Padişah-ı gerdun vekar Hazretleri teksire-i Hümayun gönderup vezir-i mükerrem İbrahim Paşa’ya Atmeydanı’nda olan eski İbrahim Paşa Sarayının İçoğlanları sakin olduğu yerden maadasını hibe ve temlik ettim, hüccet-i şer’iye yazulsun ve mülknâme verilsün buyurup ve iç sarayının tamir temrinine şürü olunmak ferman olundu. ”
İbrahim Paşa Sarayı kaynaklardan ve minyatürlerden öğrenildiğine göre; At Meydanı’nda (Hipodrom) yapılan şenlik, Sultan III. Murat şehzadesi Mehmet’in sünnet düğünü gibi olayların yanı sıra Osmanlı tarihindeki isyanlarda da ismi geçmiştir. İbrahim Paşa’nın 1536’da öldürülmesinin ardından ondan sonra gelen sadrazamlar tarafından kullanılmış, kışla, elçilik sarayı, defterhane, mehterhane, dikimevi, cezaevi olarak da kullanılmıştır. Bir ara avlusu içerisine evler yapılmış, bir bölümünden askerlik şubesi olarak yararlanılmıştır.
İbrahim Paşa Sarayı ilk yapılışında dört büyük iç avlu çevresinde yapılmış bir saray idi. Osmanlı sivil mimarisindeki ahşap yapıların aksine bu yapı kesme taştan yapılmıştır. Sarayın ikinci avlusu yapının ağırlık noktasını oluşturmaktadır. Birinci avludan daha yüksekte olan ikinci avluya merdiven ve kapılardan girilmektedir. İkinci avlu minyatürlerde padişahın göründüğü bölümlerin sağında belirtilmiştir. Bu mekânlardan arkada bugün olmayan bölümlere geçişi sağlayan kapılar bulunuyordu. Avlunun batı duvarına Sultan II. Mahmut tuğralı 1831–1832 tarihli barok üslupta bir çeşme yapılmıştır. Bugünkü girişin üzerinde bulunan küçük köşkün minyatürlerde görülen köşkün yerine daha geç tarihlerde yapıldığı sanılmaktadır.
İkinci avlunun batı ve kuzey yönünde, zemin kat üzerindeki mekânlar tonoz ve kubbelerle örtülmüştür. Bunların içlerinde ocakların da bulunduğu odalar ve revaklar vardı. Sarayın ikinci avlusunun güneyinde, sultanların At Meydanı’nda yapılan eğlenceleri seyrettikleri Divanhane bulunmaktadır. Burası yazılı kaynaklarda ve minyatürlerde görülen şahnişin olduğu yerdir. Son onarımlar sırasında yenilenmiştir. Selâniki’nin “Kasr-ı Şahnişin yapıldı” diye belirttiği bu bölümün duvarlarındaki izlerden çini ile kaplı olduğu anlaşılmaktadır. Matrakçı Nasuh’un minyatüründe Divanhane’nin avluya bakan cephesinin ahşap sütunlu olduğu görülmektedir. Buradaki ahşap direkler ahşap kemerlerle birbirlerine bağlanmıştır. Divanhane ayrı bir kapı ile kışlık veya iç divanhane ile de bağlantılıdır.
İbrahim Paşa Sarayı’nın üçüncü avlusu ana cephenin sağında, bugünkü Adalet Bakanlığı Arşiv Dairesi’dir. Bunun önüne XIX. yüzyılda Tapu ve Kadastro Binası yapılmıştır. Arkasındaki dördüncü avluda altta koğuşlar, üstte kubbeli revaklar ve kubbeli odalara yer verilmiştir.
Dördüncü avlu 1939 yılında Adliye Sarayı’nın yapı sırasında yıkılmıştır. Y. Mimar Sedat Çetintaş’ın çizimlerinden iki katlı, revaklı, revakların arkasında odalar bulunduğu anlaşılmaktadır. Nurhan Atasoy buradaki ince uzun binanın ahırlar olduğunu belirtmiştir. Nurhan Atasoy ikinci ve dördüncü avlular arasındaki boşluğu dolduran iki katlı, kemerli beşik tonozlu yapının hazine ve batı ucundaki ikinci kata kadar çıkan merdivenin sarayın kulesine ait olduğunu ileri sürmüştür.
İbrahim Paşa Sarayı’nın günümüze gelen bölümleri Türk ve İslâm Eserleri Müzesi olarak kullanılmaktadır.