İznik’in doğusunda, Müslüman mezarlığı olarak nitelenen Abdülvahap Sancaktari´nin mezarına giden yolun üzerindeki mezarlık içerisinde yer almaktadır. Serez´de 1389’da ölen Paşa´nın cenazesi, İznik´e getirilerek bugünkü türbesine defnedilmiştir.
Türbe farklı zamanlarda yapılmış iki ayrı mekandan meydana gelmiştir. İlk defa batıda 6.75x6.75 m. ölçüsünde kare planlı bölümü yapılmıştır. Bu bölümün üzeri 12 kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbenin kilit taşının olduğu yer açık bırakılmış ve içeriye yağmur damlalarının girmesi sağlanmıştır. Bu bölümün dört penceresi ve bir de giriş kapısı bulunmaktadır. Türbenin duvarları tek sıra moloz taş ve bazen tek, bazen de üç sıra tuğla ile örülmüştür. Kubbenin dışında kalan bölümler kiremitle örtülmüştür. Kapıdan girilince güneyde Ali Paşa’nın, kuzeyde de Halil Hayrettin Paşa’nın sandukaları bulunmaktadır. Bu sandukalar dikdörtgen prizma şeklinde olup, baş ve ayak uçlarına mezar taşları yerleştirilmiştir. Halil Hayrettin Paşa’nın mezarının ayak taşının iç yüzünde;
“Hayreddin Paşa yediyüz seksendokuz (h.789-M.1387) yılında Serez şehrinde yokluk evinden beka evine göç etti” yazılıdır. Mezar taşının dış yüzünde de;
“Ayın çarşamba günü Mehmed, Hazreti Mevlâ´ya kavuştu, ilk bahara müsadif rebülevvel ayında yer, gök ehli O´nun için kan ağladı. O´nun ruhu cennete gitti” yazılıdır.
Mezarın baş taşı ile iç ve dış yüzeylerinde, sandukada çeşitli dualar yazılıdır.
Ali Paşa´nın mezarına ait ayak taşının üzerinde;
“Vezirlerin efendisi ve halkın eşrafının sığınağı Hayreddin Paşa oğlu Ali Paşa, Allah her ikisinin de mekanını cennet etsin, hicri sekiz yüz dokuz (H.809 - M.1406)senesinin recep ayının yedinci günü cumartesi, yokluk evinden sonsuzluk evine göçtü” yazılıdır.
Aynı türbede, Halil Hayreddin Paşa ´nın (H.832-M.1430)´da ölen oğlu İbrahim Paşa´ya ait bir sanduka bulunmaktadır.
Bu türbeye daha sonra ilave edilen ikinci bölüm 7.40x7.60 m. ölçüsünde olup, her iki bölüm birbirleri ile bir kapı ve pencere ile bağlantılıdır. Gerçekte buradaki kapı ilk türbe mekanının da orijinal girişidir. Türbenin üzeri Türk üçgenlerinden oluşan bir kuşakla 12 köşeli türbe kasnağına geçilmektedir. Bu bölümün üzeri de kubbe ile örtülüdür. Her iki bölüm arasında yükseklik farkı belirgin biçimde görülmektedir. Küçük türbenin yüksekliği diğerinin kubbe kasnağına ulaşmaktadır.
Bazı kaynaklarda buradaki mezarların Halil Hayreddin paşa sülalesinden Fatma Hatun (1439), Davut Çelebi (1493), Sili Han (1561), Osman Bey (1785), Ali Bey (1789) ve Azime Hatun’a (1835) ait olduğu yazılıdır.