İlkçağlardan itibaren bir yerleşim yeri olduğu anlaşılan Etimesgut bulunan tarihi kalıntı ve belgelerden anlaşıldığına göre Hititlerin, Friglerin, Romalıların, Bizanslıların, Selçukluların ve Osmanlıların egemenliği altında kalmıştır. Tarihi kaynaklarda Etimesgut değişik adlar almıştır. Amaksyz, Amaksis, Amaksuz, Akmasuz, Ahi Mesud, Etimesud ve Etimesgut olarak en son halini almıştır. Etimesgut'un tarihine ışık tutan en önemli kaynaklar arasında burada çıkan tarihi eserler önemli bir yer tutar.
Etimesgut'da bulunan Arslan kabartmasına Etilerle Frigyalılar arasındaki geçit çağı eseri olarak bakılmaktadır. Ernest Mamboury “Guide Touristique” adlı kitabında Etimesgut'un bulunduğu yerin hangi uygarlıkların etkisi altında kaldığını bulunan tarihi eserlerden yararlanarak şu şekilde açıklamaktadır:
“İstasyonun yanında aşağıya doğru ine yolun sağında yaklaşık 10 m. yüksekliğinde 120 m’ye 80 m. ebadında kuzeyden güneye doğru yönelmiş biraz elipsi andıran bir tepecik dikkati çeker. Bu sırasıyla Friglerin, Romalıların, Bizanslıların ve Müslümanların yerleşim yeri olarak kullandığı eski bir yerleşim yeri ya da höyüktür. 1928'de buraya ilk gidişimiz özellikle burada bulunan ve çevresinde çeşitli kalıntıların olduğu muhteşem bir aslan heykelini görmek içindi. Bu heykel diğer kalıntılarla çevrilmişti. Kalıntılar arasında oymalı Roma sütun başlığı Lidya dönemine ait bir lahit parçası, Selçuklu dönemine ait sarkıt tavan kalıntıları, Osmanlılara ait nargileler ve içi kızıl ya da kahverengi kızıl sırlı kırmızı kahverengi ve siyah renkli Hitit ve Frig dönemine ait çömlek kalıntıları bulunmaktaydı. Talebimiz üzerine Müzeler Müdürlüğü’nce kaldırılan aslan heykeli “Auguste Mabedi”nin bulunduğu Hitit Müzesi’ndedir.
Ülkede çokça bulunan bazalt taşı üzerine biraz rölyefle yontulmuş 2m.x 0,95 m x 0,35 m boyutlarındaki ve üst yüzeyinde derince dört delik olan aslan, sağa doğru gidiyor şekilde yontulmuştur. Aslanın soylu ve sakin bir yürüyüş şekli var; kuyruğu sırtına doğru kalkık, ağız açık büyük ve düzgün bir kafası var. Bilhassa arka ayaklarının kasları olmak üzere yapılı ve belirgin kasları kendine büyük bir güveni gösteriyor. Ve Asur eserlerini hatırlatıyor. Önemli bir eski yerleşim merkezi ya da oturduğu yeri dekore ettirme imkânına sahip bir prensin sarayına tanıklık ediyoruz. Toprağa gömülmüş başka kalıntıların varlığını da göz ardı etmemek gerekir. Bu kalıntı her durumda bölgenin Hitit döneminde iskâna açık bir yer olduğunun tartışılmaz bir kanıtıdır” (Mamboury, 1933).
Etimesgut'un bugünkü yeri Hititler döneminde "Amaksis" olarak adlandırılmıştır. “Kiepert” çizmiş olduğu haritada Etimesgut'un bulunduğu yeri "Amaksyz" olarak belirtmektedir. Osmanlılar ise bu yeri “Akmasus” olarak anmışlardır (Gülekli,1948).
Orman fidanlığında bulunan kuş başlı, arslan vücutlu ve kanatlı kabartma ile Boğa kabartmasına, Etilerin (Hititlerin) son devirlerinin eserleri olarak bakılmaktadır.
Etimesgut ile ilgili bilgilere ulaşılan diğer önemli bir kaynak ise Osmanlı arşivleridir. Burada yapılan incelemelerle dönemin muhasebe defterleri kayıtlarında bu yerin Ahi Mesud olarak geçtiği ortaya konulmaktadır (Tekin, 1998).
Kanuni Sultan Süleyman dönemine ait 1530 tarihli Anadolu Muhasebe Defterinde Etimesgut'dan şöyle bahsedilmektedir:
"Melike Hatun Vakfı, Ankara kazasında bulunan vakıflar arasında olup, İnebey Hamamından hissesine düşen 17 akçeden dördünü Melike Hatun Mescidine, ikisini Seyyid Sinan'a, ikisini Seyyid Mahmut'a ve iki akçesini de kalede oturan kale imamına tahsis etmiştir. Bağlıca köyünü de kapsayan 1574 'akçe'lik gelirin dörtte üçü Ahimesut zaviyesine, kalan dörtte biri de Ahi Şemseddin Zaviyesine gitmekte idi. 1530 yılında Ahimesut'da: 9 hane, 1 imam, 2 bekâr vergi mükellefi, bir de zaviyedar vardı.
“Ayrıca, hicri 1260 tarihli Ankara Temettuat Defteri’nde yer alan Ahimesut köyünün bazı sakinlerinin işledikleri topraklardan elde ettikleri gelirde Hacı Bayram Veli'nin de hissesinin olduğunun belirtilmesi Etimesgut 'un Selçuklu ve Osmanlı döneminde de vakfa tahsis edilmiş pek çok gelirinin olduğunu kanıtlamaktadır.”
Yine Osmanlı arşivlerinde bulunan 1840 tarihli Ankara Temettuat Defteri’nde Etimesgut şu şekilde anılmaktadır: “Ankara eyaletinin Zir kazasına bağlı Ahi Mes'ud köyü birinci muhtarının 580 akçe gelirinin olduğu, bunun yarısının Ankara'da Hacı Bayram Veli Efendinin hissesi olduğu belirtilmektedir.”
Elde edilen bilgiler Etimesgut'un bir vakıf arazisi olduğunu, tarımsal faaliyetlerin yapıldığını göstermektedir. Ayrıca Aktüre'nin verdiği bilgilerden hareketle bu bölgede tiftik keçisi yetiştiriciliği yapıldığı sonucunu çıkarabiliriz. “Zir” kazasında bulunan tiftik keçisi yünü işleme tezgâhlarının ham maddesi çevrede bulunan köylerde yetiştirilen keçilerden sağlanıyordu. Başka bir yerde bu kalitede ve bu parlaklıkta yün elde edilememesi bu bölgede yetişen otlarla açıklanmaktadır (Aktüre, 1984).
Kayıtlarda bahsi geçen Ahi Mesud'un kim olduğuna ilişkin yazılı kaynaklara ulaşamadık. Bu yere ismini veren Ahi Mesud'un Osmanlı arşivlerinde verilen bilgilere göre ahilik teşkilatı üyesi olduğu anlaşılmaktadır. Osmanlı arşivlerinden elde edilen ve Ankara tren yolunun güzergâhının belirtildiği aşağıdaki haritalarda Etimesgut "Amaksyz" olarak geçmektedir.
Ankara'nın idari sınırları 1927 yılında tekrar belirlenmiştir. 1932 yılma gelindiğinde ise Etimesgut merkeze bağlı bir nahiyedir. Tarihi kaynaklarda "Amaksyz", "Amaksus" ve "Akmasız" olarak adlandırılan Etimesgut uzun bir tarih boyunca Ahi Mesud olarak adlandırılmıştır (Gülekli, 1948).
İncelemelerimiz sonucunda haritalarda gösterilen "Amaksus" veya "Akmasız" adlarının Ahi Mesud ve günümüzde adlandırılışı ile Etimesgut'un çok yakınlarında başka bir yeri ifade ettiğini anlıyoruz.
Etimesgut açısından Ankara'nın Milli Mücadele'nin merkezi olması ve ardından yeni devletin başkenti olması büyük önem taşır. Cumhuriyet'le birlikte "muasır medeniyet" seviyesine ulaşma çalışmaları kapsamında örnek köy kurulması kararı Etimesgut'u tarih sahnesine çıkartmıştır.
Ahimesud'da örnek bir köy kurulması kararı 16 Mayıs 1928 tarih ve 6639 sayılı kararnameyle alınmıştır. Yapılan araştırmanın ardından hazırlanan rapor doğrultusunda Bakanlar Kurulu örnek köy kurulması kararını vermiştir. Etimesgut bu kapsamda örnek bir köy olarak kurulmuş ve buranın yeni devletin diğer alanlarına da örneklik yapması amaçlanmıştır.
Günümüzde Etimesgut ilçesi başkent Ankara'nın batısında toplam 10300 hektar yüzölçümüne sahip bir ilçedir. Batısını Sincan kuzey, güney ve doğusunu Yenimahalle ilçesi çevreler. Ankara metropolünün merkez ilçelerinden biri olan Etimesgut dört bir yandan önemli devlet yollan ile çevrelenmiştir.
Etimesgut tarihi İpek yolu üzerinde kurulmuştur. Bugün de Ankara-İstanbul demiryolu, Ankara-Ayaş ve Ankara-İstanbul karayolu Etimesgut'dan geçmektedir. Ayrıca Ankara-Eskişehir karayolu ilçenin güney sınırını teşkil etmektedir. Ankara çevre yolunun büyük bir bölümü Etimesgut sınırları içindedir.
Ayrıca Etimesgut'u doğu batı yönünde bir baştan bir başa aşıp giden banliyö trenlerinin de Etimesgut ulaşımına önemli bir katkısı vardır. Askeri havaalanı, Türk Kuşu tesisleri ve Kara Havacılık tesisleri de ilçe sınırlan içerisindedir.
Etimesgut ilçesi doğudan batıya doğru eğimi azalan çanak şeklinde bir oluk vadi görünümündedir. Vadinin tabanına oturmuş Ankara Çayı’na dik tepe aralarından uzanan yan vadilerle bütünleşen Ankara ovası yer alır.
Etimesgut'u doğudan batıya yüzde üç eğim ile geçen Ankara çayı, Çubuk, İncesu ve Hatip çaylarınım birleşmesiyle oluşmuştur. Ankara çayı Akıncı ovasından gelen Ova Çayını (Zir Çayı) aldıktan sonra Malı köyde Haymana suyunu da alarak Sakarya ırmağı ile birleşir. Uzunluğu 140 km. olan ırmak üzerinde Çubuk 1, Çubuk 2, Kurtboğazı, Bayındır ve Kusunlar barajları kurulmuştur. Ankara çayının Etimesgut sınırları içinde kolu ve barajı yoktur.
Etimesgut 1968 yılına kadar nahiye merkezi olarak kalmış, çevresindeki 18 köy Etimesgut nahiyesine bağlanmıştı. 1968 yılında nahiyelik kaldırılarak "İstasyon Mahallesi" adıyla Yenimahalle ilçesine bağlanmıştır.
20 Mayıs 1990 tarihi itibariyle ilçe statüsü kazanmıştır. 19 Ağustos 1990 tarihinde ise ilk belediye seçimi yapılarak Etimesgut Belediyesi kurulmuştur.