XI. yüzyıla damgasını vurmuş hekim, astronom, filozof, şair ve bilim adamı… Olağanüstü bir zekâ sahibi olduğu için daha 10 yaşındayken Kur’an-ı Kerim’i ezberledi. 18 yaşında çağının bütün ilimlerini öğrendi. 57 yaşındayken Hemedan’da öldüğü zaman 150′den fazla eser bırakmıştı. Eserleri Latinceye ve Almancaya çevrilmiş, tıp, kimya ve felsefe alanında Avrupa’ya ışık vermiştir. Mikropların varlığını sezmiş ve bu bilinmeyen mahluklardan eserlerinde sık sık bahsetmiştir. Tüm bunlardan başka, çok güzel şiirler yazdı. Onun tıp şaheseri, el-Kanûn Fi’t-Tıb adlı büyük kitabıdır. Eser fizyoloji, hıfzıssıhha, tedavi ve farmakoloji hususlarında bilgi verir. Bu eseri XII. yüzyılda Latinceye çevrildi ve Batı tıp aleminde bir patlama tesiri yaptı. Çağın Fransa’sının en meşhur tıp fakülteleri olan Montpellier ve Lauvain Üniversitelerinin temel kitabı oldu. İbn-i Sina yaklaşık 700 yıl doğunun ve batının tıp hocası idi. Altı yüzyıl önce Paris Tıp Fakültesi’nin kütüphanesinde bulunan 9 ana kitabın en başında İbn-i Sina’nın Kanûn’u yer almıştır. Bugün hâlâ Paris Üniversitesi’nin tıp fakültesi öğrencileri St. Germain Bulvarı yanındaki büyük konferans salonunda toplandıklarında, iki Müslüman doktorun duvara asılı büyük boy portresiyle karşılaşırlar. Bu iki portreden biri İbn-i Sina’ya, diğeri er-Razi’ye aittir.