Giresun, Anadolu'nun kuzeydoğusunda, yeşille mavinin kucaklaştığı Karadeniz'in inci kentlerinden birisidir. Şehir, denize doğru uzanan yarımadanın üzerinde yer almaktadır. 6934 kilometrekarelik yüzölçümü ile ülkenin binde 8,5'ini kaplar. Şehrin kuruluş tarihi M.Ö'den önce 350 yıllarına dayandıran kaynaklar vardır. Yine bu bölgede Türklerin MÖ. 2000 yıllarından beri yaşadığı bilinmektedir.
Doğu Karadeniz ve Giresun'la ilgili Yunan coğrafyacı ve seyyahların verdiği bilgilerle beraber eski Anadolu tarihi araştırmalarında, şehir ve kasaba tarihlerinde, dil incelemeleri sonucunda M.Ö.2000'li yıllardan günümüze bu bölgedeki Türk varlığı inkar edilemez bir gerçektir.
Bölgenin ilk ahalisi eski Anadolu kavimleridir. Sonraki çağlarda Orta Asya göçleri sırasında gelen Talip'ler, Tiberen'ler, Mosinekler gibi Türk oymaklarının bu bölgede yerleştikleri söylenir. Sonradan Miletos'lular Çıtlakkale yakınlarında Kerasus şehrini kurdular (MÖ.D.C.Y.Y) Şehir adını çevrede yetişen yaban kirazından (ceresia) alır.
MÖ.183 'te Pontos Kralı Pharnakes I şehri zapteder.Savaşlar sırasında harabolan kentin yerine 2 km. doğudaki yanmada üzerinde yenisi kurulur ve Pharnakeia adını alır. Pontos Kralı Mitridates, Romah Lukullus'a yenilince Pharnakeia, Romalıların eline geçer.(M.Ö.172).
Daha sonra Roma ile Pontos arasında birkaç defa el değiştiren kentin adı, Roma hakimiyeti sırasında Kerasus olur. İmparatorluğun ikiye bölünmesi üzerine Doğu Roma İmparatorluğuna bağlanır.(M.S.395). Fatih Sultan Mehmet'in 1461 "e Trabzon' u fethi ile Kerasus, Osmanlılar'a geçer ve adı Giresun olur.
Osmanlı yönetiminde Tanzimat'a kadar Trabzon'un bir ilçesi olan Giresun, daha sonra Şebinkarahisar'a ve tekrar Trabzon'a bağlanır. Bir süre müstakil (1920)mutasarrıflık olduktan sonra da İl Merkezi ilan edilir(1923).
TÜRK FETHİ ÖNCESİ GİRESUN
M.Ö.7.Y.Y.'da Kimmerler ve Sakaiar'ın Karadeniz'e göç etmesi ile Oğuz unsurları da bu bölgeye yerleşmiştir.Bu bölgede de bu Oğuz boylarından Yazır, Döğer, Avşar, Karkın, Halaç'ların; Akhun, Kuşan, Peçenek, Hazar, Hun, Kıpçak Türk'lerinin yerleşimi mevcuttur.
Yunan yazar ve filozof Ksenophon (MÖ.427-335) Anabasis adlı eseriyle Miletoslular devrine biraz olsun ışık tutmaktadır.
Akdeniz ve Marmara kıyılarında bir çok koloniler kuran Miletoslular 'in M.Ö.VIII. yüzyılda Sinope (Sinop)a yerleştikten sonra Amisos(Samsun),Kotyora(Ordu),Kerasus(Giresun)ve Trapezus(Trabzon) kentlerini kurdukları veya geliştirdikleri kabul edilmektedir.
Kerasus'un ,bugünkü Giresun şehrinin 2km.batısında ,Çıtlakkale mahallesinin yerinde kurulduğu ve adının o zamanlar çevrede çok sayıda bulunan kiraz ağacını ifade eden Keresea 'dan geldiği genellikle benimsenmektedir.Gİresun adının boynuz anlamına gelen 'Keras' kelimesinden geldiğini iddia eden tarih araştırmacılarına da rastlanmaktadır.Bu görüşte olanlar ,Kale'nin doğu ve batı yakasına düşen İki koy'un boynuzu andırması gerekçesine dayandırmaktadırlar.
MÖ.183 yılında Sinope'un ,Kral 1. Pharnakes tarafından alınması üzerine başşehir buraya taşındı ve Sinope'a bağlı koloniler ,bu arada Kerasus Pontos Devleti'nin eline geçti.Yapılan savaşlar sırasında Kerasus harap olduğundan bunun 2km. doğusundaki yarımada üstünde bugünkü şehir kuruldu ve adına Pharnakeia (Famakya )denildi.
Kimmerlerden sonra bölgede hüküm süren İskitler,Doğu Anadolu'da Med hakimiyetine son verip Küçük Asya'ya yayıldılar.Giresun Adası'nda yaşadığı ileri sürülen Amazonlar 'in menşei İskitler'e dayandırılmış,Trabzon'lu Minas Bıjiskyan ise Amazonların cesur, savaşçı kadınlar olduğundan, eski tarihçiler Terme'de bağımsız devlet kurarak Karadeniz'e hakim olduklarından ,Heredot'ta Amazonların İskit 'li gençlerle kaynaşmasından bahsetmiştir.
Giresun Türk'lerden önceki dönemlerde Miletoslu'lar, Pontuslu'lar, Romalılar ardından Bizanslılar'ın denetimine girmiştir. 1204 yılında Haçlılar ;Bizans'ın başkenti İstanbul'u ele geçirince İmparator Kommenos'un çocukları Trabzon'u alıp burada Trabzon Rum İmparatorluğunu kurmuşlardır.Giresun da bu devletin sınırlan içersinde yer almıştır.Anadolu Selçuklu Devletine vergi vermeyi kabul eden ve 1244'de Moğolların egemenliği altına giren Trabzon Rum Devleti Türklerin bir eyaleti haline gelmiştir.
GİRESUN'DA TÜRK VARLIĞI VE BÖLGENİN TÜRK HAKİMİYETİNE GİRMESİ
Trabzon'a bağlı bulunan Giresun ve çevresi de Moğol nüfusu altına girmiştir. İşte bu sırada, Oğuzların Üçok koluna mensup boylardan bîri olan Çepniler; Ordu, Giresun ve Trabzon illeri sınırlarına yerleşmeye başlamışlardır.
Giresun'un Türkleşmesi Anadolu Selçuklu Beylikleri döneminde daha da artarak devam etmiştir. Türkmenler, Sinop ve Samsun bölgesine hakim olduktan sonra 1297'de Ünye yöresini ele geçiren Çepniler, Trabzon'a kadar akınlarda bulunmuşlardır. İbn-Bibi, EI Evamir Ul-Alaiyye adlı eserinde Türkmenlerin Çepni boyundan önemli bir kümenin 1277 yılında Sinop yöresinde yaşadığını yazmaktadır. İbn Bibi'ye göre yine 1277'de Çepni Türkleri Sinop Şehrine denizden hücum eden Trabzon Rum İmparatorunu yenilgiye uğratmış, bu tarihten itibaren Canik (Canit) denilen Samsun'un doğusundan Giresun yöresine kadar uzanan sık ormanlık bölgeye giderek orayı yavaş yavaş fethetmişlerdir. İşte,Giresun'un Türkleşmesini gerçekleştiren Hacı Emir ve Oğullarının Türkmenler'in bu Çepni boyundan geldiği kesinlik kazanmıştır.
XIV. yüzyılın başlarında Çepni Türkmenlerinin akınları sırasında kalenin zaptedildiği tahmin edilmektedir. Nitekim tarihçi Panaretos'un kısa yıllığına göre 1301 'de İmparator II. Alezios, Kerasus'a "Koustougans" adlı Türkmen beyini yenilgiye uğratmış, surları yeniden yaptırıp kaleyi tahkim etmiştir. Panaretos'un zikrettiği bu Türkmen beyinin Küçük Ağa veya Küçdoğan olduğu belirtilmektedir. Bu Beyin bölgede etkili olan Bayram Beyle irtibatı hakkında herhangi bir bilgi yoktur.
Bayram Bey Ordu ve çevresini kontrol altına alan Çepni Türkmenlerinin Beyidir. XV. - XVII. yüzyıllar arasında ve daha da sonraları Bayram Beyin Oğlu Hacı Emir Beyin döneminde Ordu Bölgesine Bayramlu Beyliği deniliyordu. Bayram Bey aynı zamanda Ordu bölgesi ile Giresun bölgesinin bîr kısmının fatihi ve adı geçen bölgelerde kurulmuş olan Hacı Emirli Beyliğinin kurucusu idi.
Tarihçi Panaretos'un Chronique De Trebisonde adlı tarih günlüğünde Hacı Emir'in 1358'de Trabzon'un güneyinde ki Maçka yöresine geldiği daha sonra sonra ülkesine döndüğü ve ayrıca 1361'de Giresun'a bir hücumda bulunduğu da kaydedilmektedir.
Hacı Emir 1364'te hastalanınca beyliğin yönetimine oğlu Süleyman geçti. Daha sonra iyileşip yönetimi yeniden ele almak istediyse de, oğlu Süleyman buna karşı çıktı. Baba ile oğul arasındaki bu iktidar mücadelesinden yararlanmak isteyen Canik Beyi Tacüddin Caniti Hacı Emir'in topraklarına saldırınca, Hacı Emir'in oğlu Süleyman Bey dönemin etkin kişilerinden Sivas ve Kayseri Hükümdarı Kadı Burhaneddin Ahmed'in yardımına sığındı. İkisi arasında arabuluculuk yapmayı kabul eden Kadı Burhaneddin, Tacüddin'e elçi ve mektuplar göndererek ilişkilerin düzelmesine çalıştı. Tacüddin Caniti Kadı Burhaneddin'in elçisi Şeyh Yar Ali'ye, Süleyman Bey'e dokunmayacağına söz verdiyse de elçi daha Sivas'a dönmeden Süleyman Bey'in ülkesine yeniden saldırdı. Çatışma sırasında Tacüddin Süleyman Bey'e yenilip öldürülünce, Niksar yöresi Kadı Burhaneddin'in egemenliği altına girdi. Süleyman Bey de Kadı Burhaneddin'e bağlanıp, içişlerinde bağımsız olarak yönetimini sürdürdü.
Beylik içi birliği sağlayan Süleyman Bey 1397'de Giresun şehrini ele geçirdi ve böylece Giresun ve çevresinin Türkleşmesi süreci noktalanmış oldu. Bilindiği gibi Trabzon Şehri de 1461'de Fatih Sultan Mehmet taralından fethedilmek suretiyle, Kuzey Karadeniz Bölgesinde ikiyüz elli yıldan fazla egemen olan Rum İmparatorluğuna son verilmiştir.
Giresun'un Türkleşmesi yanlış bir kanaat olarak Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon'u fethiyle beraber gösterilmiştir. Giresun'un Osmanlı Devletine bu devirde katıldığı doğrudur. Oysa Giresun'un Türkleşmesi 1397'de Bayramlu Çepni Türkmen Beyi Emir Süleyman Bey'in Giresun'u fethetmesiyle gerçekleşmiştir.