Sedefkar Mehmed Ağa Sultanahmet Camii'sinin mimarı. Kanuni Sultan Süleyman’ın saltanatının son senelerinde, Rumeli’nden devşirilerek İstanbul’a getirildi. Beş sene Acemi Ocağında kaldıktan sonra, Kanuni Sultan Süleyman Türbesi bahçe bekçiliği vazifesi verildi. Bu vazifesi esnasında mühendis mektebi talebelerinin derslerini dikkatle takip etmesi, hocaların gözünden kaçmadı. İmtihana tabi tutularak derslere devamı uygun görüldü. Üstün kabiliyeti sayesinde kısa zamanda talebeler arasında kendini gösterdi. 1570'den 1589'a kadar Mimar Sinan'nın öğrencisi oldu. Muhzırbaşı oldu. Mimar Sinan'ın ölümünün ardından Mimar Davut Ağa'dan, sonra da Dalgıç Ahmed Ağa'dan ilim öğrendi. Burada yirmi sene Mimar Sinan, Mimar Davud, Mimar Dalgıç Ahmed Ağalardan mimarlık ve sedefkarlık dersleri aldı. Sedef işlerindeki fevkalade mahareti sedefkarlık halifesi olmasına sebep oldu. Mimar Sinan’ın tavsiyesiyle Sultan Üçüncü Murad’a sedef işlemeli bir rahle hediye ederek, padişahın takdirini kazandı. Kendisine Topkapı Sarayı Kapıcılığı verildi. Bu vazifeyle beraber derslere de devam ederdi.
“Kapıcılık” vazifesindeyken, Mısır’a, Arabistan’a gitti. Buralardaki seyahatlerinde İslam sanatının en mükemmel eserlerini inceleme fırsatını buldu. İstanbul’a döndükten sonra Rumeli’ndeki kaleleri teftiş vazifesi verildi. Osmanlı Devletinin Avrupa kıtasındaki bütün kalelerini dolaştı. İntibalarını Sultan Üçüncü Murad Hana arz etti. Daha sonra İstanbul Kadılığı Muhzırbaşılığına getirildi. Kapıkulu süvarileri arasına katılan MehmedAğa, Hüsrev Paşanın hizmetine girerek, onun müsellimi olarak doğu ve Şam bölgelerindeki sanat eserlerini tetkik imkanını buldu.
1597’de şehrin su yolları nazırlığına getirildi. Sekiz yıl çalıştığı bu vazifesinde, çok başarılı hizmetlerde bulundu. Bu hususta ihtisas sahibi oldu. Su Nazırlığı, Mimarbaşılıktan önceki son vazifesiydi.
11 Ekim 1605 günü Dalgıç Ahmed Ağadan boş kalan Hassa Mimarbaşılığına getirildi. O sırada Sultan Birinci Ahmed Osmanlı padişahıydı. Mimarbaşılıkta ilk vazifesi Peygamberimizin Kabr-i şerifinin tamiratıydı. 1612 senesinde İstanbul’a döndü.
Sultan Birinci Ahmed, muhteşem bir cami yaptırmağa karar verdi ve bu işle Mehmed Ağayı vazifelendirdi. Yer olarak da Bizanslıların hipodrom dedikleri mahal seçildi. İstimlaklar tamamlandıktan sonra 9 Kasım 1609’da temel atıldı. Temele ilk kazmayı Padişah vurdu ve; “Ya Rab! Ahmed kulunun hizmetidir, kabul-ı dergah eyle!” diye dua etti. Temel atma merasimi münasebetiyle fakirlere sadaka dağıtıldı, devlet ileri gelenlerine hil’atlar giydirildi.
Caminin inşaasına büyük dikkat ve itina sarf eden Mehmed Ağa, Camiden başka İstanbul’da birçok yapının inşaasını da devam ettirmekteydi. Sultanahmed Camiini yedi yılda bitirdi. Caminin çinilerinde mavi rengin hakim olması sebebiyle, Avrupalılar tarafından bu camiye Blue Mosque denir. Caminin bitmesinden kısa bir müddet sonra 1618 yılında vefat eden Mehmed Ağanın hayatını yazan Cafer Çelebi; Risale-i Mimariye (Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesindedir) ondan mütevazi, kendini övmeyi sevmeyen ve o derece de maharetli, sanatkar birisi diye bahseder.
Osmanlı Devletinde yetişen, nadide sanatkarlardan biri olan Mehmed Ağa, yaptığı eserlerinde, mimarimizde yavaş yavaş başlayan Barok tarzından hiç etkilenmeden bize has eserler meydana getirdi. Mehmed Ağa, on iki cami ve mescit, sekiz türbe, iki medrese, iki hamam, üç saray ve köşk, bir köprü, yüzden fazla çeşme, on bir sebil ve bir kervansaray inşa ederek, Osmanlı mimarisine yeni şaheserler kazandırdı.
http://www.dinvesanat.com