Harran’ın bilinen tarihi, M.Ö. 5000 yıllarında başlamaktadır. Başlangıçta Sümer ve Hititlerin elinde bulunan bölge M.Ö. 2750 yılında Samilerin istilasına uğramıştır. Daha sonra 612 yılına kadar Asurların egemenliğinde kalan bölge 550 yılından itibaren sırasıyla, Perslerin ve Büyük İskender’ in İmparatorluk sınırları içerisinde kalmıştır.
Mezopotamya’nın en eski yerleşim yerlerinden biri olan Şanlıurfa, akarsulara yakın olması, ticaret yollarının kesiştiği noktada yer almasından ötürü tarihi boyunca stratejik bir öneme sahip olmuştur. Milli park içerisinde Sene mağarası, Şuayb Şehri Harabeleri, Soğmatar Harabeleri bulunmaktadır.
Şanlıurfa ili Harran ilçesine 3 km. uzaklıktaki İmam Bakır Köyü’nde bulunan bu türbe, 12 İmam’dan beşincisi olan Ebu Cafer İmam Muhammed Bakır’a atfedilmiştir. Türbenin yanında aynı isimde cami de bulunmaktadır.
Şanlıurfa ili Harran ilçesine 20 km. uzaklıktaki Cabir El Ensar (Yardımcı) Köyü’nde Cabir Bin Abdullah (Cabir El Ensari) Camisi ve yanında da Türbesi bulunmaktadır. Cabir El Ensar 607 yılında Mekke’de doğmuş, 697’de de Medine’de ölmüştür.
Şehrin ortasında yer alan 22 m. yüksekliğindeki höyük oldukça geniş bir alana yayılmıştır. M. Ö. III. binden M. S. XIII. yüzyıla kadar kesintisiz olarak iskân edilen Harran Höyüğü, içerisinde çeşitli devirlere ait mimari kalıntıları ve bölgenin tarihini gün ışığına çıkartacak belgeleri barındırmaktadır.
İlk Çağ'dan beri varlığı bilinen ve miladi 718-913 tarihleri arasında (İslâmi dönem) bilim ve sanatta doruk noktaya ulaşan Harran Okulu'nun (Üniversite) İslâm öncesi ve İslâmi dönemdeki yeri, bugünkü kalıntılar arasında tespit edilememiştir.
Asıl adı, Hayat b.Kays b.Reccal b. Sultan el-Harrani'dir. Harran'da doğan şeyh, keramet sahibi mübarek birisi idi. Sultanlar bu zatı ziyaret eder, onunla görüşmekten şeref duyarlardı. Halep hükümdarı Nureddin Mahmud Zengi ve Eyyubi hükümdarı Salahaddin Eyyubi, şeyhin elini öpmüş ve duasını almışlardır.