Selge önemli bir Pisidia şehridir. Toros dağlarının güney eteklerinde ulaşılması güç doğal korunaklı bir yerde bulunur. Selge’ye, uçurumların, nehirlerin ve küçük şelalelerin bulunduğu ormanlık yoldan tırmandıktan sonra bir Roma köprüsünden geçilerek ulaşılır. Doğal ve tarihi zenginlikleri nedeniyle Köprülü kalyon Milli Parkı kapsamına alınmıştır. Strabo’ya göre Selge’nin kurucusu Calchas’tır ve daha sonraları Lacedaemoniler (Spartalılar) bölgeye yerleşmişlerdir. İlk yerleşim M. Ö. ikinci bin yılın sonunda Dor göçleri sırasında Truva Savaşı’yla bağlantılı olarak meydana gelmiştir. İkinci yerleşim Rhodes’in kolonileştirilmesiyle birlikte M. Ö.7. yüzyılın başında olmuştur. Bunu doğrulayan herhangi bir yazıt bulunmamaktaysa da kolonicilerin kıyıdan görülmesi zor ve dağların arasında saklanmış bir yerleşim yeri seçeceği düşüncesini kabul etmek zordur.
Selge, madeni para basan ilk Pisidia şehridir. Selge’de M. Ö.5. yüzyıldan başlayarak Pers standartlarına uygun ve Aspendos madeni paralarından ayırt edilmesi zor olan gümüş paralar basılmıştır. Bu madeni paralar Aspendos’unkilere oldukça benzer. Paranın iki tarafında güreşçiler görülür; paranın tersinde sapan kullanan bir figür ve Stlegiys of Estlegiys olarak yazılan şehrin adı vardır. Bu yerel isimler, Luvian diliyle bağlantılı olan ve bizim üçüncü bin yılda Pisidia’da konuşulduğunu bildiğimiz Pisidia dilinin M. Ö. beşinci yüzyılda hala kullanılıyor olduğunu gösterir.
Selge’nin tarihi hakkında süreklilik gösteren bir bilgiye sahip değiliz. Kaynaklar göre, Termessos’un eski düşmanı olan Selge, Büyük İskender buraya geldiğinde onunla saf tutmuştur. Bölgedeki köklü ve yaygın kavgacılık eğiliminden Selge büyük olasılıkla neredeyse her zaman komşularıyla savaş içindeydi.
Polybius’tan Selge ile ilgili ilginç bir olay öğreniyoruz. M. Ö.218’de Selge ve başka bir Pisidia şehri olan Pednelissos savaştaydı. Selge daha fazla nüfusa sahipti ve 20.000 asker çıkarabiliyordu. Bu dönemde bir çok Pisidia şehri Selge ile müttefikti ve böylelikle Pednelissos’u kuşattılar.
Pednelissos halkı yardım için Syria Kralı III. Antiochos’un amcası Achaios’a başvurdular ve Achaios da kuşatmayı kaldırma görevini generallerinden biri olan Garsyeris’e verdi. Polybios olayın geri kalanını şöyle anlatır: Pednelissos halkı destek için Achaios’a başvurdu. Achaios da buna karşılık en güvenilir generali Garsyeris’i ve 6500 adamını yardıma gönderdiyse de Selge halkı ana geçitleri tutarak Garsyeris ve askerlerinin geçişine izin vermedi. Millias’tan Kretopolis’e ilerlerken Garsyeris geçitlerin kapatıldığını duydu ve yurduna geri döndü. Selge halkı da evlerine geri çekildi ve hasata başladı. Aslında bu bir şaşırtmacaydı çünkü Garsyeris hemen geri döndü ve Kretopolis geçitini ele geçirdi ve buraya bir kuvvet koyduktan sonra Perge’de Selge’nin düşmanlarıyla temasa geçerek Pamphylia’ya geçti. Onlardan yardım sözü aldı. Bu sırada Selge’nin askerleri, Garsyeris’in adamları tarafından tutulan geçiti yeniden zaptetmeyi denediler ancak başarılı olamadılar. Selge’nin askerleri Pednellissos’a karşı savaşmaya devam ettiler ve kuşatmayı kaldırmadılar. Pednellissos açlıkla mücadele ettiği için, Garsyeris 200 adamını buğday yüklü çuvallarla şehre sokmaya karar verdiyse de bu girişimi başarısız odu ve her şey Selgelilere kaldı. Başarılarıyla cesaretlenen Selge askerleri hücuma geçtiler. Pednellios’da sadece küçük bir kuvvet bırakıp tüm kuvvetleri Garsyeris’in üzerine püskürttüler ve bundan kısa bir süre sonra Garsyeris’i köşeye sıkıştırdılar. Ancak Garsyeris süvarileri ile düşmana arkadan beklenmedik bir saldırı yaptı ve galip geldi. Bu arada, Pednellissos halkı özgür kaldı ve düşmandan geriye kalanlara saldırdı. Selgeliler yaklaşık 10.000 adam kaybederek ağır bir yenilgiye uğradılar. Geriye kalan askerler şehirden kaçtılar ancak Garsyeris onlara şans tanımayacaktı. Hemen geçitleri tuttu, onları takip etti ve Selge’nin dışında görünüverdi. Kırılan gururları ve barış istekleriyle Selge en önemli vatandaşlarından biri olan Logbasis’i elçi olarak yolladı. Ancak Logbasis halkına ihanet ederek Selge’yi şehri Garsyeris’e teslim etti. Garsyeris şehri hemen işgal etti. Achaios’un gelişine kadar Garsyeris barış antlaşmalarını uzattı. Achaios şehre ulaştığında, Logbasis’in planladığı bir oyun ile halkı ve korumaları bir toplantıya çağırdı. İnsanlar toplantıdayken Achaios, Logbasis’in de yardımıyla Selge ve Kesbedion’un dışındaki Zeus Tapınağını almaya çalıştı. Hileleri ortaya çıktığında neredeyse buraları ele geçiriyordu. Bir çoban askerleri gördü ve tehlikeden haberdar etti. Selgeliler tam zamanında toplandılar ve ilk olarak Logbasis’in evine hücum ettiler; onu, oğullarını ve bütün adamlarını öldürdüler ve sonra şehrin savunmasına koştular. Aynı zamanda bütün köleleri serbest bıraktılar. Achaios çok fazla can kaybına uğradı ve püskürtüldü. Bunun hemen ardından, Selgeliler anlaşma için Achaios’a başvurdu ve böylece barış yaptılar ve Selge’nin önce 400 talent daha sonra 300 talent ödemesi ve Pednelissos’dan alınan tüm tutsakları serbest bırakması koşuluyla barış yaptılar. Böylelikle Selgeliler topraklarını ve özgürlüklerini yeniden kazandılar.
Görüleceği gibi, Selge halkı bağımsızlığına kavuşmuş ancak bunun bedeli oldukça ağır olmuştur. Ödeyebildikleri miktar, şehrin refah seviyesinin ne kadar yüksek olduğunun kanıtıdır.
Strabo, şehrin doğal güzelliklerini, verimli meyve bahçelerini, geniş otlaklarını ve ormanlarını över. Strabo aynı zamanda Selge sakinlerinin sık sık oldukça uzun mesafelerde seyahat ettiklerini de kaydeder. Şehrin esas geliri zeytin, şarap ve şifalı bitki üretiminden gelirdi. M. Ö.25’te Galatia Krallığı’nın kurulmasıyla, Selge bir süre bağımsızlığını kaybetmiştir ancak, Roma yönetimi altında, Selge iyi ilişkiler kurmuştur. İmparatorluğun sona erişine kadar bağımsız statüsünü korumuştur ve sevgili vatanlarını kimseye vermemişlerdir. Ayrıca, sık sık madeni para basılmasından üçüncü yüzyıla kadar ekonomik hayatın sağlıklı kaldığı anlaşılmaktadır. İmparator Theodosius ( M. S.379-395 ) tarafından Phyrigia’ya yerleştirilen Gothlar kısa bir süre sonra tüm Küçük Asya’yı yakıp yıkarak, tecavüz ederek ayaklandılar. M. S.399’da Selge de Tribigild önderliğindeki Gothların hücumuna uğradı ancak Selge düşmanı geri püskürttü. Bu güç gösterisi Selge’nin eski gücünden hiç bir şey kaybetmediğini gösterir.
Selge istihkâm duvarlarıyla çevrili üç tepenin üzerinde uzanır. Bugün halen bir kısmı duran bu duvarların yedi ana kapısı ve ortalama 100 metre aralıklarla dizilmiş kuleleri vardı. Bugün görünebilen ilk kalıntı günümüz Zerk köyünün bir kısmını oluşturan Yunan-Roma tarzı tiyatrodur. Tiyatronun alt kısmı kayalıklı bir yamaçta uzanmaktadır. At nalı şeklindeki cavea, tiyatroyu aşağıda 30, yukarıda 15 sıra oturacak yere ayıran diazoma ile kesilmiştir. Diazomanın hemen altındaki sırada bulunan taştan yapılmış oturacak yerler bozulmadan kalmıştır. Bu tiyatro yaklaşık 9, 000 kişilikti. Dört ayrı giriş diazomaya açılırdı. Buna ek olarak cavea ve sahne arasında bulunan tonozlu paradoslar da tiyatroya girişi sağlamaktadır. Roma dönemi sahne binası bugün sadece bir taş yığınıysa da binanın genel planı yapılabilir; binanın beş kapısı ve sütunlu cephesi vardır. Bunlar M. S. ikinci yüzyıla kadar tarihlendirilebilir.
Bütün olarak yıkık dökük bir durumda olsa da tiyatronun hemen yanında stadyuma ait oturma yerlerinin ana hatları görülebilir. Ayakta kalan kısımlardan stadyumun olasılıkla ortalamadan biraz daha küçük olduğu görülmektedir. Ayrıca Selge’de stadyumda kazanılan zaferlerin kaydedildiği yazıtlar da vardır. İki tapınağın kalıntıları batıda en yüksek tepede bulunabilir. Bunun Polyios’un bahsettiği Kasbedion olması büyük olasılıktır. Bu durumda, 17x34 metre olan büyük peripteral tapınak şehrin baş tanrısı Zeus’a ait olmalıdır. “Templum in antis” (çift sütunlu revakı olan küçük tapınak) planlı tapınağın da kesin olmamakla birlikte yakınında bulunan bir yazıta dayanılarak Artemis’e ithaf edildiği söylenebilir.
Bu tepenin arkasında sadece yağmur sularını biriktirmek için değil aynı zamanda kuzeybatıdan bir kanalla gelen suyu da tutmak için büyük bir sarnıç inşa edilmiştir.
Güneydoğuda bu tepe ve diğer tepelerin arasında kentin diğer önemli kamu binaları yer alır. Burada bir yamaçta sütunlu girişi olan oldukça uzun bir caddenin, bir Nymphaeum’un ve bir hamamın oldukça parçalanmış kalıntıları vardır.
Güneydoğudaki tepede üç tarafı kapalı geniş kare bir agoranın kalıntıları vardır. Bunun yanında daha sonraki dönemlere ait olan apsidli bazilika vardır.
Çoğunlukla Roma dönemine tarihlendirilen Selge harabeleri, özellikle M. S. ikinci yüzyılda Selge’nin ne kadar zengin ve güçlü bir şehir olduğunu gösterir.