Ulu Cami Medresesi

Ulu Cami Medresesi, kuzey-batı köşesine sokulmuş olan Küçük Mescit ve onun bitişiğindeki muhdes bir yapı sebebiyle düzgün bir plân şeması ve âbidevi bir görünüş arz etmez. Bununla beraber eser sâde ve temiz işçiliği, 19. yüzyılın sonlarında yapıldığını tahmin ettiğimiz sekiz sütun üzerine piramidal örtülü şadırvanı ile ferah bir görünüşe sahiptir.

Eski kayıtlarda ismi "Eski Medrese" olarak geçen bu eser, Ulu Cami’nin doğu tarafında yer almaktadır.

Bir kenarı 23.00 m. uzunluğunda kareye yakın bir avlunun doğu, batı ve güney taraflarında hücrelerin, kuzey tarafta ise arka arkaya iki kubbenin örttüğü dershane eyvanının yer aldığı medresenin doğu-batı yönünde uzunluğu dıştan dışa 32.80 m. 'dir.

Beşik tonozlu ve kısa bir dehlizden sonra avluya açılan batıdaki kapı sâde ve hücrelerden biraz yüksek yapılmıştır. (Resim 36) Girişin güneyinde bulunan ve eskiden medresenin mutfağı olarak kullanıldığını tahmin ettiğimiz, ancak şimdi “Tuvalet” haline getirilen iki hücreden köşedekine bir aydınlık feneri konulmuştur. Daha küçük olan diğer hücre bütün kıble kanattaki talebe hücreleri gibi birer mazgal pencere, ocak ve dolap nişi ihtiva etmekte olup 3.000 x 3.85 m. ölçüsündedir. Bununla beraber kıble hücreleri batıdaki odalardan daha küçük ve kare plânlı (2.70x2.70) olarak yapılmıştır.

Doğu kanattaki hücrelerden köşedekiler hâriç, diğerleri güney kanat hücreleri ile aynı genişliğe sahiptir. Diğerleri gibi içten beşik tonozla, dıştan oluklu kiremitlerle örtülmüştür. Ancak, köşedeki odada iki, güneyden itibaren üçüncü ve beşinci odalarda birer niş diğerlerinden fazladır. Kıble taraftaki hücrelerinde biri avluya, diğeri sokağa olmak üzere ikişer pencere bulunmaktadır.
Medresenin dikkate değer en önemli tarafı, şüphesiz kuzeyde sivri kemerli ve pandantifli iki kubbenin arka arkaya sıralanması ile meydana gelen dıştan 9.00 X 11.90 m. ölçüsündeki dershane bölümüdür. Gerek Selçuklularda, gerekse daha sonraki devir Türk medreselerinde dershaneler tonozlu veya kubbeli tek eyvan şeklinde yapılmışken burada arka arkaya çift kubbeli dikdörtgen bir mekân şeklinde yapılmasının sebebini sıcak iklimin tesirini hafifletmek maksadına bağlamak gerekmektedir. Kubbe kasnakları yüksek olmayıp eyvanın ön sivri kemerinde beyaz ve kırmızı taşlar nöbetleşe olarak kullanılmıştır.

Medresenin, doğu kanadının arka duvarları; bacalar ve dershane eyvanının kuzey bölümü tuğla; diğer yerler beyaz kesme taştan yapılmıştır. Odaların içi sıvalı olduğu halde, dış yüzleri sıvasızdır.

Ulu Cami Medresesi, kuzey-batı köşesine sokulmuş olan Küçük Mescit ve onun bitişiğindeki muhdes bir yapı sebebiyle düzgün bir plân şeması ve âbidevi bir görünüş arz etmez. Bununla beraber eser sâde ve temiz işçiliği, 19. yüzyılın sonlarında yapıldığını tahmin ettiğimiz sekiz sütun üzerine piramidal örtülü şadırvanı ile ferah bir görünüşe sahiptir.

Gerek dershane eyvanının arka arkaya iki kubbeli bir mekân hâlinde tanzimi, gerekse talebe hücrelerinin, dörtgen avlunun üç tarafında "U" şeklinde sıralanması, Adana Ulu Camii Medresesi'ni Selçuklu ve Osmanlı medreselerinden ayırmaktadır. Ramazanoğulları medreseleri içerisinde en eskisi olan bu eserin diğer bir özelliği de Yağ Camii Medresesi'nde olduğu üzere dershanenin ön eyvanının taş, arka tarafın ise tuğladan yapılmış olmasıdır. Eyvanın batı penceresindeki geometrik tezyinat da bu camiin harim girişlerindeki kemer cephelerinin geometrik süslemelerinin aynısıdır.

Bezemeler:
Medresenin portal nişi, iki tarafta birer sütunce ve kilit taşı üzerinde bir düğüm meydana getiren pahlı bir silmeyle; kitabenin etrafı ise birer palmet ve küçük bir rozetle süslenmiştir. Eyvanın doğu ve batı duvarında bulunan dikdörtgen iki pencereden ikincisi dama taşlı bir diş sırası ve merkezinde altı yapraklı bir çiçeğin yer aldığı altı kollu yıldızların kesişmeleriyle meydana gelen geometrik desenlerle süslü bir silmeyle çerçevelenmiştir. Doğu duvarındaki pencerenin süslemeleri yarım kalmıştır.

Kitabe ve Tarihlendirme:
Medresenin tek kitabesi taçkapının üstünde olup iki satır hâlinde sülüs bir hatla yazılmıştır. Kitabe şöyledir:
"Bu mübarek medreseyi dokuzyüz kırkyedi senesi Muharrem ayı ortalarında Allah rızası için en büyük ve en yüce Sultan Süleyman Şah'ın saltanatı zamanında -Allah mülkünü dâim etsin- Yüce Allah'ın rahmetine muhtaç Halil Bey'in oğlu Pîrî yaptırdı. "
Kitabenin de açıkça belirttiği gibi medrese 1540 yılı Mayıs ayında tamamlanmıştır. Buradan da anlaşılacağı üzere eserin banisi Ramazanoğlu Pîrî Paşa olup mimarı belli değildir.