Yaa!.. Yaa!.. (Fıkra)

‘Emeklilikten de emekli olma’ yaşlarındaki bir muhterem, her gün erken saatlerde evinden çıkıp ikindi namazı yaklaşana kadar evlerinin yakınındaki parka gider, hep aynı banka oturur, ara sıra etrafa göz gezdirse de hep düşünür, hep düşünürmüş. Hemen bütün yaz ayları böyle geçermiş.
Günlerden bir gün, yaşıyla başıyla, kıyafetiyle kendisine çok benzeyen emekli bir yaşlı çıkagelir ve tam karşısındaki banka oturur. Başlarlar karşılıklı ve kesintisiz bakışmaya. Bu bakışma saatler sürdükten sonra, -gözleri muhatabın üzerinde olarak- birisi;
“-Yaa!..” demiş. Aradan birkaç dakika geçtikten sonra, -cevap olarak veya “doğru söyledin” veya “aynen” ya da “bendekiler de senden aşağı sayılmaz...” dercesine- bu defa diğeri;
“-Yaa!..” diye karşılık vermiş. Derken beş on dakikada bir birisi; “Yaa!..”, beş on dakika sonra öbürü; “Yaa!..” demeye başlamışlar.
Bu hal, her gün aynı erken saatte buluşup, aynı saatte ayrılana kadar devam edip gitmiş. İhtimal her birisi, geride kalan uzun ömürlerinde başlarından geçen veya şahit oldukları nice; üzüntüleri sevinçleri, sıkıntıları sürurları, ihanetleri vefakarlıkları, düşmanlıkları dostlukları, kaybetmeleri kazanmaları, almaları satmaları, sükut-u hayalleri mürüvvetleri, hastalıkları sağlıkları, ölüm acılarını doğum mutluluklarını, firakları vuslatları, çocukluğu gençliği, cıvıl cıvıl bir haneyi, hanenin önce tenhalaşmasını, sonra eşin de kaybolup evlat gelin eline kalmaları... hatırlayıp hatırlayıp, karşıda oturan ve dikkatli bakışlarla kendisine ilgi gösteren muhataba; “bunlar bunlar da geçti başımdan!..” dercesine ve hayretle, ibretle, sadece “Yaa!..” kelimesiyle, aktarabiliyorlarmış.
Bu enteresan sohbet haftalarca kesintisiz devam edip giderken, günlerden bir gün birisi yine;
“-Yaa!..” dediğinde, karşıdaki;
“-Yaa Yaa!..”deyivermiş. O anda öbürü hemen ayağa kalkıp;
“-Sen çok konuşmaya başladın, artık seninle bir şey konuşulmaz!” demiş ve yürüyüp uzaklaşmış.