Osmanlı’nın Bilge Elçisi (Hikaye)

Altı yüz küsur yıllık tarihinde birçok olayla ve devletle uğraşan Osmanlı, tabir yerindeyse İran’dan çektiğini kimseden çekmemiştir. Onların bir İslâm devleti olduğu nazara alınırsa ne demek istediğim daha iyi anlaşılır.
İran denilince çoğumuzun aklına Şah İsmail ve Şiilik gelir. Osmanlı ile boy ölçüşebileceğini zanneden Şah İsmail, Anadolu toprakları içinde bulunan Şii propagandacılarla isyanlar çıkarmak suretiyle Osmanlı Devleti’ni yıpratmayı amaç edinmişti. Kısmen de başarılı olmuyor değildi. Hatta Şah İsmail, Dulkadiroğluları üzerine sefer yaparken Osmanlı toprağını kullanmak zorunda kalmıştı. Bu mecburiyetin başına bir iş açmaması için Osmanlı padişahı II. Bayezid’e özür maksatlı bir elçi göndermişti. Lakin gönderdiği elçi öyle şaşalı, gösterişli ve süslü giyinmişti ki, II. Bayezid, elini öpmek isteyen bu elçiye dizini öptürmüştü. Yani bir tür haddinizi bilin mesajı!
Daha sonra buna karşılık İran Safevî merkezine giden Osmanlı elçisine Şah İsmail, bir misilleme hazırlamıştı. Karşısında bekleyen elçinin oturabileceği hiçbir şey bırakmamış, huzura alınmadan ne varsa kaldırtmıştı. Ortada üzerine oturulacak bir kilim dahi bırakılmamıştı. Güya elçi ayakta bekletilerek elçinin nezdinde Osmanlı hakarete uğratılmış olacaktı. Osmanlı’nın seçtiği elçiler öyle basit kimseler değildi. Vaziyetin nereye çekildiğini hemen idrak eden Osmanlı elçisi, üzerindeki süslü kaftanını çıkarıp dürmüş ve altına alarak Şah İsmail’in önünde oturmuştur. Söyleyeceklerini söylemiş, iletilecek olan neyse onu iletmiştir.
Devletin vakarını kendi canı pahasına korumayı şahsına vazife bilen bu elçiye rahmet okumayıp da ne yapalım şimdi? Ruhu şâd olsun. Henüz bitmedi söyleyeceklerimiz.
Mesajı iletip işini bitirdikten sonra üzerine oturmuş olduğu kaftanını almadan orayı terk etmiş. Şah İsmail’in adamları arkasından yaklaşıp da kaftanını almalarını söyleyince müthiş bir cevapla Osmanlı azametini salona emanet bırakıp yoluna devam etmiş:
“O kaftan size hediyem olsun. Zira benden sonra gelecek olan elçi ayakta durmak zorunda kalmasın!”