Hırsız Nasıl Kurtuluyor? (Hikaye)

Bir eve giren hırsız, yolunu tuttuktan sonra pencereden kaçmak istiyor. Pencere gevşek olduğundan ayağı kayıyor ve yere düşüyor. Düşmekle kalsa iyi, üstüne ayağını kırıyor. Ertesi sabah yakalanacağından korkarak, hemen Karakuş’un huzuruna çıkıyor:
- Efendim, benim asıl mesleğim hırsızlıktır. Dün gece bir eve girip bir şeyler çaldım. Pencereden çıkmak istedim, fakat çerçevesi gevşek olduğundan düşüp ayağımı kırdım. Karakuş, bu evin sahibi kimse huzuruna getirmelerini emrediyor. Ev sahibi gelince, penceresini gevşek yaptığı, böylece hırsızın düşmesine sebep olduğundan onu hapisle tehdit ediyor.
Zavallı ev sahibi ürkek bir sesle:
- Bu benim suçum değil efendim. Marangozun hatasından kaynaklanıyor, ben ona parasını ödedim. Fakat o işini noksan yapmışsa bunda ne günahım var, bitirmeden bırakıp gitmiş. Bunun üzerine vali, marangozu çağırtıyor. Marangoz getiriliyor.
- İşini ihmal etmek suretiyle bir vatandaşın hayatını tehlikeye attın, diyor Karakuş. Marangoz itiraz ediyor: - Efendim, benim bir hatam yok, ben pencereyi tamir ederken, üzerinde parlak ve kırmızı elbise bulunan bir kadın geçiyordu. Onun güzelliğine o kadar kapıldım ki son çiviyi eğri olarak çiviledim, diyor.
Hemen emir çıkarılıyor ve güzelliğini teşhir eden bu kadını bulduruluyor. Suçlanan kadın kendisini savunuyor tabii. Diyor ki:
- Benim güzelliğim Allah'tan geliyor. Elbiseme o parlak rengi veren boyacıdır. Dolayısıyla asıl suçlu boyacıdır, diyor.
Elbise boyacısı bulunup huzura getiriliyor. Boyacı elbiseyi bu şekilde boyayanın kendisi olduğunu itiraf ediyor. Boyacının ileri sürebileceği hiçbir bahane bulunmadığından bu adamın idamına karar veriliyor.
Ayrıca cesedinin iki gün asılı bırakılması emrediliyor.
Boyacıyı palas pandıras idam mahalline götürüyorlar. Fakat boyacıyı asmaya geldikleri zaman adamın çok uzun boylu olduğu görülüyor. Durum Karakuş’a arz ediliyor.
Karakuş hemen yeni bir çözüm yolu buluyor:
- Daha kısa boylu bir elbise boyacısı bulun ve onu asın!