Halk Dili (Fıkra)

Zamanın birinde bir medrese varmış. Bu medresede avam (halk) lisanı ile konuşmak yasakmış, konuşanlara ceza verirlermiş.
Bir gün talebeler, hocaları ile birlikte bir mesire yerine pikniğe gitmişler. Hoca, talebelerinden birisinin, “Su içtim.”
dediğini işitmiş. Talebeye kızgın bir şekilde, “Size kaç defa lisan-ı avam ile ifade-i meram eylemeyeceksünüz dedüm. İmdi şöyle demelüydün; ‘Bir kadeh-i lebriz-i hoş-güvarı nûş ile, teskin-i ateş-i dil-figar ve iktisab-ı ferah-ı bi-şümar eyledüm.’” demiş.
Talebeyi bir güzel azarlayan hoca bir daha böyle konuşması durumunda ceza vereceğini ifade etmiş.
Bir müddet sonra hoca, geçmiş mangalın başına. Bu esnada bir kıvılcım sıçramış hocanın kavuğuna. Biraz önce azarlanan talebe vaziyeti görmüş. Telaşla hocasının yanına koştuysa da avam diliyle “Kavuk yanıyor!” diyememiş. havas lisanı ile başlamış söze “Ey hace-i bi-misal ve ey üstad-ı Zi-kemal bu şakird-i pür-kelal size şu vech ile arz- hal eyler ki; bir şerare-i cevval, bi hikmet’il-müteal, nar-ı mangaldan pür-tab ile ser-i alinizdeki kavuğu işal eylemiştir!..”
demiş.
O tüm bu sözleri söyleyinceye kadar da kavuk iyice tutuşmuş. Hoca bu sefer de talebesini;
“Evladım ‘kavuk yanıyor’ desene!” diyerek bir güzel azarlamış.