Aslında Oniki Kat Saymıştım (Fıkra)

1950-1960 arası yıllardır. Anadolu köylülerinden birisinin yolu İlk defa İstanbul’a düşer. Taksim’in ismini daha önce duyduğu için merak eder, bir gün Taksim Meydanı’na gider.
Şaşar kalır. Geniş ve bakımlı bir meydan… Ama esas hay ret ettiği çevredeki yüksek binalardır. Böyle yüksek yüksek binaları daha önce hiç görmemiştir. Bir eliyle hem güneşin gözünü almasına mani olup hem de arkaya düşmesin diye şapkasını tutarken, diğer elinin işaret parmağı ile de bina ların katlarını saymaya koyulur.
Bu sayım işine dalmış gidiyorken bir el arkadan sağ omu zuna dokunur. Köylü vatandaş dönüp baktığında omuzuna vuran adam:
“-Kaç kat saydın hemşerim. Burada her bir kat saymanın karşılığı bir liradır. Ben sana güveniyorum, kaç kat saydınsa ona göre ücretini alalım.” der.
Vatandaşın böyle bir şeyden haberi yoksa da, karşısındaki adamın ciddi tavrı karşısında itiraz edememiş ve;
“-Altı kat saydım.” demiş. Altı lirayı da çıkartıp vermiş. Fa kat köyüne gelince, olayı komşularına anlattıktan sonra:
“-Aslında on iki kat saymıştım ama altı lirayla işi kurtar dık…” diye övünmeyi de ihmal etmemiş.