Ulu Camii'nin batısında Kemareddin Türbesi'ne inen yol üzerindedir. Kuzey-güney ekseninde uzunlamasına bir yapıdır. Hamamın ana yapısı 22x12,2 m'dir. Dış duvarlar 90 cm enindedir. Kuzeyde dar bir koridor biçimindeki aralıktan bir kapıyla bingi izlerinden kubbeli olduğu anlaşılan camegaha, buradan da soğukluğu ayıran dar dehlize girilmektedir. Dehlizin iki yanına birer hücre bölünmüştür. Bu hücrelerden biri apteshaneye, biri özel halvete geçmektedir. Ortada kalan dehlizde ise biri ustura tutma halvetine, diğeri sıcaklığa açılan iki kapı, soğukluğun batı tarafında ise hamam planlarına aykırı konumlu bir halvete açılan bir kapı vardır. Bu halvetin, ayrı dehlizinin ve kapısının bulunması nedeniyle özel bir durumdur ve bu bölüm nedeniyle hamam "çifte hamam" olarak adlandırılır. Asıl soğukluktan dar bir kapıyla giriln sıcaklıkta, karşılıklı dört eyvan ile köşelerdeki sivri kemerli kapılardan girilen dört halvet vardır. Planı, inşa tekniği, kapılarının biçimi ve kemerlerindeki taşlarıyla Aşağı Hamam'a benzerliği dikkate alınırsa her ikisinin aynı yıllarda yapıldığı tahmin edilmektedir.
Bugün hamam, kubbeleri çökmüş, içi dolmuş durumdadır. Bu hamam Ahmed Şah-Turan Melek Külliyesi'nin bir öğesi olarak inşa edilmiş ve 19. yüzyıl sonlarına kadar çalışmıştır. Hamamı Ahmed Şah suyu beslemiştir. Hamamın Ahmed Şah tarafından, Ulu Camii ve darüşşifa gibi büyük bir yapının inşası sırasında usta-kalfa-işçi topluluğunun ihtiyaçları için yaptırdığı düşünülmektedir. Arşiv belgelerinden hamamın asıl adının Hamam-ı Bala (yüksek hamam) olduğu yarı gelirinin de Ulu Camii vakfından karşılandığı öğrenilmektedir. Buraya Bekirçavuş Hamamı denilmesi en erken 17. yüzyıldadır. Bekir Çavuş'un kimliği bilinmemekle beraber, kendisinin mütevelli veya hamamı onarıp çalıştıran bir hayırsever olduğu düşünülmektedir.
Geleneksel gelin hamamları bu hamamda düzenlenirmiş. 1880'lerde çalışır durumda olan hamam, Kale mahallesinin nüfusunun azalmasıyla ve suyollarının da bakımsızlaşmasıyla 1900'e doğru kapanmış ve 1925'ten sonra yıkılmaya terk edilmiştir. Hamam daha sonraki yıllarda taş ocağı olarak kullanılmıştır. En son Ulu Camii'de onarım yapan müteahhitlerin buradan kesme taşlar almalarıyla bugünkü halini almıştır.