Antik Amisos kenti, bugünkü şehrin kuzey batısında, Kara Samsun olarak bilinen Cedit Mahallesinin bulunduğu bölgedir. Amisos erken tarihlerden itibaren daima Orta Anadolu’nun Karadeniz’e açılan bir kapısı olmuştur. Sahra Sıhhiye Okulunun bulunduğu saha, kentin akropol bölümüdür.
Antik kaynaklar Pontus Kralı Mithridates VI. zamanında Amisos’un en parlak zamanını yaşadığını belirtmektedirler. Bu dönemde şehir tapınaklar, saraylar, evlerle süslenmiş, limanı ve tersanesi olduğu, şehrin etrafında önemli derecede zeytinlikler yer aldığı bildirilmektedir. Ayrıca Amisos ile Kızılırmak arasındaki Gazelonitid denilen bölgenin dişi koyunlarının sık ve ipek gibi yünleri methedilmektedir. Mithridates VI. şehrin yakınına ayrı surlarla Eupatoria adlı yeni bir yerleşim kurmuştur. M.Ö. I.yüzyıl içinde Amisos toprakları genişlemiş ve zenginleşmiştir. M.S. I.yüzyılda kente Yahudiler gelip yerleşmiş ve kentin nüfusu daha da artmıştır.Roma döneminde şehrin yerleşim sınırları genişlemiş, Toraman Tepe sırtlarında ve yamaçlarında yer alan Amisos Limanına kadar inmiş ve aşağı şehir kurularak yayılım alanı genişlemiştir. Ancak bugün Amisosda bir kaç kalıntı dışında hiç bir şey görülmemektedir. Ele geçen eserlerden şehrin Arkaik, Klasik, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde yerleşime sahne olduğu anlaşılmaktadır.Helenistik döneme ait bol miktarda bulunan bronz sikkeler üzerinde Amisos adı geçmektedir. Roma döneminde de sikke basımı devam etmiştir. Bir ticaret ve üretim merkezi olan şehirden kereste, balık, şarap, zeytinyağı, tuz, fındık yarı kıymetli taşlar, yün-yünlü kumaş, balmumu, tahıl, miltos (demir oksit) demir gibi mallar kuzey ve kuzeydoğu Karadeniz kıyıları ve Ege’ye gönderilmektedir.
l995 yılında yapılan yol genişletme çalışmalarında ortaya çıkan mezar odasında da döneme ait önemli eserler elde edilmiştir.
Yine antik kaynaklara göre; Amisos, Greklerden önce kurulmuş bir yerleşme idi. Amisos’un ilk adının Enete olduğu bildirilmektedir.Daha sonra Miletos’lular tarafından bu yerleşme M.Ö. 6. yüzyılın başında zapt edilerek kolonize edilmiştir. M.Ö. 6. yüzyılın ilk yarısında Kappadokialılar gelip Amisos’a yerleşmişler ve M.Ö. 6.yüzyıl ortasında Kappadokialılar Phokaialıların (Bugünkü Foça Şehri) Amisos’ta yerleşmelerini sağlamıştır. M.Ö. 437’de daha önce Atina’dan Sinop’a gelenlerden bir grup Athenokles liderliğinde Amisos’a yerleşmiş ve adını Peiraieos olarak değiştirmişlerdir. Amisos kentini kuran Grekler, diğer kentlerde olduğu gibi cadde ve sokaklar, meydanlar, evler, tapınaklar, dini ve sivil yapılar inşa etmiş kent meydanlarını heykellerle süslemişlerdir.
M.Ö. 6.yüzyıl ortalarında Persler’in Anadolu’yu egemenlikleri altına alması sonucu Amisos’un da diğer Grek şehirleri gibi Pers’lere vergi ödedikleri bilinmektedir. M.Ö. 4.yüzyıl başlarında Amisos, Kappadokia Satrabı Damates tarafından alınır ve böylece Pers egemenliği altına girmiş Büyük İskender’in M.Ö. 334’te Persler’i yenmesi ile Amisos’a bağımsızlık vermiştir.
Büyük İskender’in ölümünden sonra İskender’in komutanlarından Eumenes’e Kappadokia ile Paphlagonia-Pontus satraplığı verilir. Eumenes’in ölümünden sonra Kassandros, M.Ö. 315’te Amisos’u kuşatmış, Antigonos, yeğeni Ptolemaios’u göndererek kenti ele geçirmiş ve satraplığı tekrar kumuştur.
Amisos, M.Ö. 302’de Pontus Kralı Mithridates Kitistes zamanında Pontus egemenliği altına girmiştir. Pontus Kralı Mithridates II (255-220) zamanında Amisos ele geçirilmiş, Mithridates Filopator’un M.Ö. 120’de öldürülmesi üzerine , karısı Laodikeia Stefan Gölü (Ladik gölü) kenarında Laodikeia (Ladik) adlı yeni bir başkent kurdurmuştur. Amisos, Mithridates VI. (120-63) zamanında en parlak dönemini yaşamış, kentin yakınına ayrı surlarla Eupatoria adlı yeni bir mahalle kurdurulmuştur. Pontus Krallığı ile Roma İmparatorluğu arasında uzun süren savaşlar süresinde, Roma generallerinden Lucullus, Amisos önüne gelince şehrin teslim olmasını istemiş Amisoslular bunu kabul etmeyince, Roma generali askerlerini Eupatoria banliyösü etrafına toplayarak burayı ele geçirmiştir. Banliyösü düşünce Amisos, tamamıyla kuşatılarak M.Ö. 71’de ele geçirilmiştir. İnsanlar öldürülmüş, yağmalanan, yakılıp yıkılan kent harabe haline gelmiştir. Lucullus hayatta kalanlara hürriyetlerini vererek şehrin yeniden yapılanması için emir vermiştir. Lucullus’tan sonra yerine geçen Pompeius, M.Ö. 64’de Amisos’a gelerek yeni düzenlemeler yapmış; Amisos’a Saramene, Gazelonitis, Themiskyra ve Sidene bölgeleri verilmiştir.
Mithridates’in oğlu Pharnakes II, Roma’nın iç karışıklıklarından yararlanarak M.Ö. 44’ te Amisos’u fetheder. Caesar, Pharnakes II’yi Zile’de yenerek Amisos’a bağımsızlık verir. M.Ö. 44’ te Caesar’ın öldürülmesiyle imparatorluğun doğusunu alan Antonius Küçük Asya’da yeni düzenlemelere gitmiş ve Amisos, Amaseia ve Neopolis şehirlerini krallara vermiştir. M.Ö. 36’da Antonius, Amisos’u Tiran Straton’a verir. M.Ö. 31’de Oktavianus Antonius’u Actium’da yener ve Amisos’taki tiranını kovarak kente bağımsızlık vermiştir. Roma İmparatorluğu İkiye bölününce Bizans devletinin payına düşen kent Amisos adıyla bir piskoposluk merkezi olur.
Bölgede ilk insan izlerinin Tekkeköy’de ortaya çıktığı tesbit edilmiştir. Buradaki mağaralarda ve düz yerleşim yerlerinde yapılan kazılarda Paleolitik (Eski Taş Devri- M.Ö. 600.000 10.000) ve Mezolitik (Orta Taş Devri-M.Ö. 10.000-8000) çağa ait eserler bulunmuştur.
Samsun Bölgesinin M.Ö. 5. bin sonunda başlayarak Kuzey Yunanistan, Bulgaristan ve Ege adaları ile sıkı bir ilişki içinde olduğu, bu ilişkilerin kıyı gemiciliği ile sağlandığı ve Geç Kalkolitik çagda (M.O. 3500-3000) bu ilişkilerin orta Anadolu’ya kadar uzandığı tespit edilmiştir. Bu bölgedeki açık hava yerleşmelerine en erken Geç Kalkolitik çağda (M.Ö. 4000-3200) rastlanır. Geç Kalkolitikten Demir çağına (M.Ö. 1200-600/ 580 kadar uzanan zaman dilimi içinde yörede tespit edilen yerleşme saysı 80’e yakındır. Bunlardan Geç Kalkolitik- İlk Tunç çağına M.Ö. (3200.2100) tarihlenen yerleşmeler Bafra, Kavak, Havza dolaylarında, Orta Tunç çağına M.Ö. (2100-1600) tarihlenen yerleşmeler ise Bafra’nın batı ve güneyinde yoğunluk kazanır. Geç Kalkolitik ve Tunç çağlarının tespit edildiği Tekkeköy, Dündartepe, Kaledoruğu ve İkiztepe’de yapılan bilimsel kazılarda tüm yerleşmelerin köy karakterinde olduğu ve küçük topluluklar tarafından kurulduğu anlaşılmıştır. Halk ahşap evlerde oturmakta avcılık, balıkçılık ve hayvancılık yaparak geçimlerini sağlamaktadır.