Fâtih Külliyesi’nin câmii ve medreselerinden sonra, önde gelen birimlerinden biri de, bir sağlık müessesesi olan dâruşşifâsıdır. Fâtih dâruşşifâsı, fetihten sonra İstanbul’da inşâ edilmiş ilk sıhhî müessese olmasının yanı sıra, XVI. asrın ortalarında Süleymâniye Külliyesi bünyesinde açılan Tıp medresesinin tesisine kadar -hiç değilse pratik olarak sağladığı eğitim-öğretim imkânıyla- başkentin tabip ihtiyâcını karşılayan sağlık kuruluşlarının da başında gelmektedir.
Dâruşşifâ binâsından bugün hiç bir eser kalmamıştır. Ancak, külliyenin umûmî yerleşim plânından hareketle yerini tam olarak tesbit edebiliyoruz. Hepsi de hastahâne mânâsına gelen ve kaynaklarımızın ekseriyetle dâru’ş-şifâ, bîmâr-hâne ve tımâr-hâne gibi isimlerle zikrettikleri binâ, Fâtih câmiinin kıble cihetinde bulunan hazîrenin Karadeniz yönüne düşen geniş bir sâha üzerine inşâ edilmişti. Aynı hazîrenin Akdeniz cihetinde ise, tâb-hâne, imâret (aşevi) ve külliye ahuru (kervansaray) bulunuyordu. Dâruşşifânın inşâ edildiği söz konusu geniş sâha, bugün tamâmen meskûn mahal hâline gelmiştir.
Osmanlı kroniklerinde dâruşşifâ binâsının umûmî görünüşüyle ilgili olarak, diğer birimler hakkında da olduğu gibi, dikkate alınabilecek hemen hemen hiç bir açık bilgi bulunmamaktadır.
Tursun Bey, câmiin bir tarafına, her tabakadan hastalar için bir dâruşşifâ yaptırıldığını; buraya mütehassıs doktorlar ve işlerinin ehli hizmet elemanları tâyin edildiğini; e her hastalığa uygun ilâçlar sağlandığını belirtmekle yetinir. Külliyenin vakfiyesindeki bilgi de bundan fazla değildir. Hoca Sa’deddin Efendi ise, Fâtih’in, ihtiyaç duyanların tedâvîsi için inşâ ettirdiği dâruşşifânın vasıflarını anlatmağa kalemin gücü yetmez, meâlinde mültefit bir ifâde kullanır.
XVII. yüzyılda Evliyâ Çelebi, dâruşşifâyı “70 hücreli ve 80 kubbeli” olarak tanımladıktan sonra, burada “200 hademe” çalıştığını söyler ki, bu rakamın mübâlağalı olduğu açıktır. Çünkü, dâruşşifânın hiç bir zaman 200 civârında elemanı olmamıştır. Neşredilmiş bulunan Türkçe vakfiyede, buraya 14 kişinin tâyin edildiği görülmektedir. Topkapı Sarayı Arşivi’ndeki kısa vakfiyeye göre ise, dâruşşifâda 15 kişi çalışıyordu. Ancak, zaman içerisinde söz konusu sayının ihtiyâca göre yükseldiği anlaşılıyor. XVI. yüzyılın sonlarına (993-1012) âit bir vezâ’if defterine göre, burada çalışanların sayısı 42-43’e çıkmıştır. 1660-61 (1071-72) yıllarında aynı sayı 34 olarak görülmektedir.