Yalvaç ve çevresinde ki tarihi eserler kadar bu yöreden çıkan çok sayıda eserin yer aldığı Yalvaç Müzesi de büyük bir değer taşımaktadır.
1911–1922 yıllarında Men Kutsal Alanında, 1913–1924 yılları arasında ise Pisidia Antiocheiası’nda Michigan Üniversitesi adına W. Ramsay ve D. M. Robinson ekibi tarafından yapılan kazılar sırasında çıkartılan sayısı bir hayli fazla olan bezemeli mimari bloklar ile heykeltıraşlık eserleri 1920’li yıllardan itibaren ortaokul bahçesinde koruma altına alınmasıyla Yalvaçta müzeciliğin ilk nüvesi oluşturulmuştur. Ne var ki kazılardan çıkan birçok eser de Müze binası olmadığından Afyon, Konya, İstanbul ve Ankara müzelerine gönderilmiştir. Ancak bugün Afyon ve Konya müzelerindeki eserlerin hemen hemen tamamı, Ankara’dakilerin ise bir kısmı tekrar Yalvaç Müzesine nakledilmişlerdir.
Çeşitli yollarla gelen ve her geçen gün sayısı artan küçük buluntular 1947 yılında bir depoda muhafaza altına alınmıştır.1953 yılında İlçe Kütüphanesinde mevcut eserler için bir salon tahsis edilmiş ve 1958 yılına kadar eserler burada korunmuştur.1959 yılından itibaren Belediyeye ait bir binaya taşınılmış ve 1965 yılına kadar burada hizmet vermiştir.
Yalvaç ve çevresinin arkeolojik ve eski eserler yönünden zengin olması hizmette bulunan binanın gelişen gereksinimlere yanıt vermemesi, yeni bir binanın yapımı gibi bir ihtiyacı doğurmuştur. O zamanki Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğünün Yalvaç için gösterdiği yakın ilgi olumlu netice vermiş, bu maksatla bölgede müze binası için yer araştırılmış, kent merkezinde ve hükümet caddesi üzerindeki arazi yeni bina için tahsis edilmiştir.
1963 yılında yapımına başlanan müze, 1965 yılında tamamlanmış; tertip, tanzim ve teşhiri bitirilerek 9 Eylül 1966 günü halkın hizmetine sunulmuştur.
Sözünü ettiğimiz müzenin gerek açılmasında gerekse eserlerin toplanmasında Kütüphane Eski Müdürü Sayın Muzaffer Tütüncü ile bugün rahmetle andığımız Müze Memuru Hasan Akgün’ün çok büyük emekleri geçmiştir. Bu arda müzede görev yapan birçok meslektaşımızın da müzenin gelişmesine katkıları büyük olmuştur.
Yalvaç Müzesi 1975 yılına kadar memurluk, bu tarihten sonra da müdürlük haline getirilmiştir.1980 yılından itibaren Müze Müdürlüğü adına Pisidia Antiocheiası’nda yapılan kazılar sonucu elde edilen çok sayıdaki eserler ile satın alma veya muhtelif yollarla müzeye kazandırılan binlerce eserin depolanması, sergilenmesi mevcut depolar ile teşhir vitrinlerinin yeterli olmaması sebebiyle büyük güçlük yaratmıştır. Öte yandan son yıllarda artan yerli-yabancı ziyaretçi sayısı da yeni bir teşhir tanzimin yapılmasını kaçınılmaz kılmıştır.
Böyle bir gereksinimi göz önünde bulunduran Genel Müdürlüğümüzün yakın desteği sayesinde yeni düzenleme çalışmalarına 1998 yılında başlanmıştır.2yıl içerisinde başta depolar olmak üzere kapalı salonlardaki tüm vitrinler günün şartlarına uygun biçimde değiştirilmiş, yeni baştan ele alınmış, adeta yeniden yapılırcasına tüm teşhir yenilenmiştir.
Teşhir salonlarında yer alan tüm eserlerle ilgili bilgi panoları, harita ve resimlerle eğitici ve öğretici mahiyette bilgiler verilmiş, ziyaretçilerin bilgi sahibi olmaları sağlanmıştır. Çağdaş müzecilik anlayışı ile tümüyle yenilenen teşhir ve tanzimi tamamlanan Müze, 16 Temmuz 2000 yılında halkın hizmetine sunulmuştur. Bugün Göller Bölgesinde gerek eser zenginliği gerekse ziyaretçi açısından en eski, en büyük Müze olma özelliğini korumaktadır.
A)PREHİSTORİK ESERLER SALONU
Yalvaç çevresinden derlenen ve muhtelif kazılardan elde edilen küçük eserler ile vatandaşlar tarafından tesadüfen bulunup satın alınan eserler teşhir edilmiştir.
1. VİTRİN: Bu vitrinde 1970 ve 1994 yıllarında Tokmacık Kasabası yakınlarında yapılan yüzey araştırması ve kurtarma kazısı sırasında meydana çıkartılan tarih öncesi çağa (Yaklaşık 7-8 milyon yıl önce) muhtelif memeli hayvan fosilleri ( Gergedan-ceratotherium, Mamut-Mastodom, At-Hipparion, etobur ve geyikgiller-bovidae ait ) sergilenmektedir. Bu eserler Pisidia Bölgesinin eski tarihini, paleocoğrafyasını ve paleokilmatolojisinin aydınlatılmasında son derece önemli bilgiler kazandıracak niteliktedir.
2. VİTRİN: İki no’lu vitrinde Yalvaç’a 19 km. uzaklıkta bulunan Çamharman (Köstük) Höyüğünden tesadüfen elde edilen (M. Ö.3bin -2bin ) Eski Tunç Çağına ait pişmiş toprak eserler bulunmaktadır. Özellikle vazolar, kulplu-kulpsuz kaseler ve değişik form gösteren diğer kaplar bu salonun ilginç eserleri arasında bulunmaktadır. Bunların yanı sıra kazıma tekniği ile elde yapılmış kaplar yörenin erken dönem keramik sanatına ışık tutmaktadırlar.
3. VİTRİN: Göller Bölgesinin tipik çanak çömleklerin muhafaza etmekte, bölgenin geleneksel keramik sanatını (M. Ö.3. bin yıl-2. bin yıl) yansıtması açısından önemli bilgiler vermektedir.
4. VİTRİN: Bu vitrinde Eski Tunç Çağına ait gerek form gerekse farklı malzemeden yapılan kapların yanı sıra, Dephaslar ( amphikypellon) , rithonlar gibi ritüel kaplar dönemin dinsel hayatını ortaya koyması bakımından önem arz etmektedir.
5. VİTRİN: Bölgenin özgün mezar buluntularının sergilendiği bu vitrinde, Hitit Dönemi etkilerini taşıyan çanak-çömleklere de yer verilmiştir.
6. VİTRİN: Yalvaç ve çevresinde satın alma yoluyla elde edilen eserler sergilenmiştir. Bunlar arasında (M. Ö.3. bin yıl-2. bin yıl) el baltaları, muhtelif damga mühürleri, çeşitli ağırşaklar ve keramik yapımında kullanılan fırça bu serinin dikkat çeken eserleri arasında yer almaktadır.
7. VİTRİN: Bölgemizde Ana Tanrıça Kültürünü göstermek amacıyla Neolitik Çağdan Eski Tunç Çağlarına kadar gelen pişmiş topraktan yapılmış Tanrıçalar ile pişmiş toprak ve mermer İdoller bu vitrinde sergilenmiştir. Ayrıca aynı çağlara ait pişmiş toprak hayvan figürinlerinin, yanı sıra çocuk oyuncakları bu bölümün en gözde eserleri olarak sayılabilirler. Yalvaç ve çevresinde elliden fazla Prehistorik Döneme ait yerleşim yeri yani höyükler bulunmaktadır. Bu salonda yer alan eserlerin büyük bir bölümü bu höyüklerden muhtelif yollarla gelmiştir. Bu bölüm, Yalvaç için kültür tarihi açısından büyük bir önem taşımaktadır. Müzeyi ziyaret edecek olan yerli ve yabancı ziyaretçiler Prehistorik Dönemlerin eserlerini toplu bir halde, eğitici, öğretici ve çağdaş sergileme düzeni içinde görme ve inceleme imkanına sahip olacaklardır. Böylece bölgenin tarihi, kültürü, arkeolojisi ve sanatı hakkında bilgi edinme fırsatını bulacaklardır.
B- KLASİK ESERLER SALONU:
Bu salonda Pisidia Antiocheia’sı ve Men Kutsal Alanında yapılan kazılardan elde edilen eserler ile tesadüfen bulunan satın alınan eserler teşhir edilmektedir. Eserler Klasik Çağdan başlayarak Bizans Çağı sonuna dek kronolojik bir düzen içerisinde sunulmuş, bilgi panosu ve fotoğraflarla desteklenmiştir.
9. VİTRİN : Bu teşhirde Antiocheia heykeltraşlık okulunun özgün mermer yapıtlarının yanı sıra kolosal heykellerin baş ve torso gibi parçalarına yer verilmiştir. Bunlar arasında tanrı-tanrıça heykelleri ( Tyke, Nike ) ile İmparatorluk Dönemi portreler geniş yer tutmaktadır. . Ayrıca Roma Dönemine ait mermer küplerde bulunmaktadır. Helenistik dönemden itibaren başlayan ve Roma Çağında önemli gelişme gösteren Antiocheia heykeltıraşlık okulunun gerek heykellerinde gerekse mimariye bağlı kabartmalarında kendine özgü stili saptamak mümkün olmaktadır.
10. VİTRİN: ( a, b, c ): Salonun oldukça büyük olan bu vitrininin sağ tarafında Klasik Çağa tarihlenen seçkin eserler bulunmaktadır. Bu çağın içki kapları (Kyliksler, skyphoslar ve phialeler), küçük kaplar (Lekythoslar, aryballoslar ve askoslar) ve diğer günlük kullanım kapları birlikte teşhir edilmişlerdir.
a) Bu vitrinin orta bölümünde Geç Helenistik Döneminin değişik formdaki kapları yer almaktadır. Ayrıca farklı dönemlerin pişmiş topraktan yapılmış form ve bezemeleri farklı kandilleri sergilenmektedir.
b) Aynı vitrinin sol tarafında ise cam eserler yer verilmiştir. Farklı formdaki cam eserler arasında gözyaşı şişeleri, parfüm şişeleri, kaseler, bardaklar geniş yer tutmaktadır.
c) Çoğunluğu serbest üfleme ve aletle şekillendirilen cam eserlerin yanında kesme cam eserlerde bulunmaktadır. Bunların yanı sıra pişmiş topraktan değişik biçim ve hamurdan yapılmış unguentariumlar yer almaktadır. Roma Dönemine ait bu tip şişelerin beğenildiği ve uzun süre kullanıldığı görülmektedir. Toplu halde üretildiği anlaşılan bu cam eserler yerel bir cam endüstrisinin varlığına işaret etmektedir. Büyük bir bölümü Roma Çağı mezarlarından gelen ve ölülere adak eşyası olarak verilmiş olan bu eserlerle, o çağın mezar anlayışını raflarda adım adım izlemek mümkündür.
11. VİTRİN: Bu vitrin Men Kutsal Alanından gelen pişmiş toprak ve mermer eserlere ayrılmıştır. (Pisidia Antiocheiası’na 5 km. uzaklıkta ve kentin güneydoğusunda yer almaktadır. Burası, Hellenistik, Roma ve Bizans Çağlarına dek Kutsal Alan olarak kullanılmıştır. Burada Ay Tanrısı Men adına yapılan, gerek mimarisi gerekse yazıtlarıyla benzerlerinden ayrılan tapınakla birlikte birçok tanrıya adanmış değişik boyutlardaki tapınaklar ile kiliseler yer almaktadır.) Çağının en çok ziyaret edilen tapınağı, kehanet merkezidir. Baş tanrı Men olmak üzere bu tanrıya adanmış adak stelleri ilgi çeken eserler olarak bu bölümde yer almaktadır. Özellikle tabula-ansata içerisindeki yazıtlar Men Kutsal Alanını tanıtıcı bir belge niteliği taşımaktadır.
12. VİTRİN: Klasik eserler salonunun bu dikkat çekici vitrininde Roma Çağına ait mermer tanrı ve tanrıça heykelleri sergilenmektedir. Bunlar arasında Ana tanrıça Kybele, Zeus, Aphrodite, Tyke ile birlikte Eroslar ve kadın heykelcikleri sayılabilir.
Bu vitrinin hemen yanında M. S.1. yy. ’a tarihlendirilen kolosal bir Zeus heykeli durmaktadır. Antiocheia heykeltıraşlık okulunun önde gelen heykeltıraşlarından biri olan Menandros’un bu ihtişamlı heykeli yaptığı eserin kaidesindeki yazıttan anlaşılmaktadır.
13. VİTRİN: Teşhir edilen eserler arasında Antiocheia’nın muhtelif yerlerinde bulunan ve satın alma yoluyla gelen pişmiş toprak, mermer ve madeni eserler görülmektedir. Tanrı, Tanrıça heykelleri ( Aphrodite, Apollon, Artemis, Hermes, Pan ve Tyke) çeşitli hayvan figürinleri (boğalar, aslanlar, köpekler ve horozlar) muhtelif kadın heykelcikleri dikkate değer eserlerdir. Özellikle pişmiş topraktan yapılmış kitara çalan Apollon ile Bronzdan yapılmış Pan heykelciği vitrine ayrı bir ağırlık kazandırmaktadır.
Klasik eserler salonunun doğu tarafı tanrı ve tanrıça heykellerine ayrılmıştır. Antiocheia heykeltraşlığının tüm özellik ve güzelliğini gözler önüne seren bu yapıtlar görenleri hayrete bırakacak niteliktedir. Tanrıça Athena, Nike ve Mousalar (güzel sanatlar perileri) bu bölümde sergilenen en belli başlı eserlerdir.
Ayrıca burada zikredilmesi gereken önemli bir eser de, İmparator Augustus’un hayatta iken yaptığı işleri sırasıyla anlatan (Res Gestae Divi Augusti’nin Antiocheia’da bulunan Latince metnine ait bölümler ) panolar halinde sunulmuştur. Bunun yanı sıra aynı metnin Apollonia’da bulunan ve Yunanca yazılan bazı parçaları da burada sergilenmektedir.
Bunların hemen yanı başında yer alan İmparatorluk Dönemi heykellerine ait başlar bu bölüme ayrı bir zenginlik katmaktadır.
14. VİTRİN: Roma döneminin küçük buluntularına ayrılan bu vitrinde bronz ve cam süs eşyaları ( Yüzük, bilezik, kolyeler ve fibulalar) ile yapıldığı dönemde ünik olma özelliğini koruyan altından yapılmış bir kupa tüm dikkatleri çekmektedir. Düzenlenen bir av yarışması sonunda verildiği anlaşılan çift kulplu bu kupanın, bir yüzünde gladyatör, diğer yüzünde ise sürüngen bir hayvan olan semender tasviri yer almaktadır. Antiocheia’da Roma Döneminde birçok gladyatör oyunların düzenlendiği ve bunların İmparatorluk ailesine yakın kişilerin tertiplediği veya ünlü rahiplerin düzenlediği ele geçen yazıtlardan ortay çıkmaktadır.
15. VİTRİN: Salonun bu son duvar vitrininde Bizans Dönemi pişmiş toprak ve madeni eserler sergilenmektedir. Bunlar arasında İsa’nın çarmıha gerilmiş heykelcikleri, haçlar, rölikerler ve özellikle Hıristiyanlıkla ilgili kabartmalar, kandiller dikkat çekmektedir. Ancak bunların içerisinde en dikkati çeken M. S.4. yy. a tarihlendirilen midye kabuğu üzerine işlenmiş İsa’nın bir masa üzeride yatay duran yüzü örtülü başı ile ortada Meryem Ana ve her iki yanında duran iki melekten oluşan kabartma dünyada tek olma özelliğini korumaktadır. İsa’nın mezara indiriliş sahnesi olarak kabul gören bu kompozisyonda bu hüzünlü an çok iyi biçimde betimlenmiştir.
İ. S.46 yılında St. Paul yeni dini yaymak için Antiocheia’ya gelmiş ve ilk resmi vaazını verdiği sinagog üzerine O’nun adına, M. S.325 yılında yeryüzünün St. Paul adına ilk ve en büyük kilisesi inşa edilmiştir. Bu nedenle dini merkez olan bu yerde bu dinle ilgili çok sayıda yapıt ve yazıt ele geçmiştir. Bunlar bugün müzede sergilenmektedir.
Salonun ortasında yer alan iki dikey vitrinde balıkçı başı ve nadide köpek heykelciği yer almaktadır.
Teşhir edilemeyen ve depoda korunan sikkeler arasında bulunan Antiocheia sikkelerin sayısı bir hayli fazladır. Yapılan araştırmalarda Antiocheia’da Hellenistik Dönemden itibaren Roma Devrinde halen sikke basımının yapıldığı ortaya çıkmaktadır.
C- ETNOGRAFİK ESERLER SALONU
Bu salonda Yalvaç ve çevresinden gelen eserlerle ve muhtelif yollarla gelen eserler sergilenmektedir.
19. VİTRİN: Etnografya salonunun bu uzun vitrininde Yalvaç El Sanatları tanıtılmaktadır. Bindallı entariler, işlemeli sim-sırma cepkenler, çeşitli geometrik ve bitki motifleriyle süslü ceketler, altın, gümüş ve kıymetli taşlardan yapılmış kemerler, tepelikler, gerdanlıklar, yüzük, bilezik ve diğer takı malzemeleri vitrine ayrı bir zenginlik kazandırmaktadır. Yalvaç örf ve adetlerine göre düzenlenen bu vitrinde çeşitli giyim eşyaları ile süs eşyaların yanı sıra günlük kullanım eşyalarına da yer verilmiştir.
20. VİTRİN: Türk hamam kültürüne ait eserlerin sergilendiği bu vitrinde sırasıyla çeşitli uçkurlar, peşkirler, işlemeli havlular, örtülerle mendiller görülmektedir. Ayrıca, hamam taslarının yanı sıra tılsım taslarının tüm güzellikleri yansıtan bir koleksiyon sergilenmektedir.
21. VİTRİN: Teşhir edilen eserler arasında kahve takımları, kahve kavuracağı, soğutacağı, oyma ahşap ve madeni kahve değirmenleri yer almaktadır. Aynı vitrinde yer alan sigara takımları, saatler, tespihler ve el şamdanları ayaklı şamdanlardan birkaç örnek ile değişik form gösteren gülaptan ve buhurdanlıklar da Türk İşleme Sanatının ortaya koyduğu zevk ve ustalık belirgin bir şekilde görülmektedir.
22. VİTRİN: Yalvaç dokuma sanatının seçkin örneklerine ayrılan bu vitrinde ( heybeler, torbalar, çoraplar, eldivenler) yöre el sanatının tüm hüner ve inceliklerini görmek mümkündür.
23. VİTRİN: Bu vitrinde zengin bir silah koleksiyonu görülmektedir. Kesici silahlar ( eğri kılıçlar, düz kamalı kılıçlar, kama ve hançerler) koruyucu silahlar ( zırhlar, miğferler) ve çakmaklı tüfekler, tabancalar, barutluklar, barut ölçekleri ile çeşitli yağdanlıklar ve altın-gümüş kakmalı silahlardan birkaç örnek sunulmaktadır.
24. VİTRİN: Bu vitrinde yazı takımları (hokka, divit, kubur, kağıt makasları, kamış kalemler, maktalar, kalemtraşlar) ile tartı takımları ( teraziler, dirhemler) sergilenmektedir.
25. VİTRİN: Salonun ortasında yer alan iki yatay vitrinde Osmanlı Dönemine ait altın, gümüş ve bakırdan yapılmış sikke koleksiyonu zengin çeşitleri ile sunulmuştur. İkinci vitrinde ise kahramanlık, yararlılık ve başarı gösterenlere verilen bir değerlendirme ve onurlandırma sembolü olan madalya ve nişanlar sergilenmektedir. Altın, gümüş, bronz, nikel gibi çeşitli madenlerden yapılmış olup, bazıları değerli taşlarla veya mine tekniğinde dekorlanmıştır.
Ayrıca depolarımızda korunan fakat vitrin ve salon yetersizliğinden sergileyemediğimiz Osmanlı hat sanatının nadir örnekleri bulunmaktadır. Bunlar arasında altın yaldızlı ve tezhipli sülüs, nesih ve muhakkak yazılmış Kur’an-ı Kerimler, kitap sanatlarının (tezhip, hat ve cilt sanatı ) nadir örnekleri murakkalar, sülüs yazı meşkleri, celi sülüs hatlar, musanna yazı levhaları, hilye-i saadet ile hat levhaları vardır.
Bunların dışında Cumhuriyet Döneminin belli başlı ünlü ressamlarının tabloları da bulunmaktadır. Bunların büyük bir bölümü yağlı boya manzara tabloları olup, 1922–1964 yılları arasında yapılmışlardır. Ünlü ressamlar arasında: Ali Çelebi, Feyhaman Duran, Malik Aksel, Namık İsmail, Hikmet Onat, Şefik Bursalı, M. Ali Laga, Hoca Ali Rıza, İbrahim Çallı, Hamit Görele, B. Rahmi Eyuboğlu, H. V. Bereketoğlu, Cemal Tollu, Ferruh Başağa, Eşref Urer, Z. Faik İzer, Şeref Akdik, İlhan Demirci, Ercüment Kalmuk, Cemal Bingöl, Refik Epikman, Şemsettin Arel, Cevat Dereli, Saim Özeren gibi değerli ressamlar bulunmaktadır.
D- YALVAÇ EVİ:
Etnografya salonunun dar kenarında 19. yy. a ait bir evin malzemeleri ile aslına uygun olarak düzenlenen “Eski Yalvaç Evi” müzeye gelen ziyaretçilere bizden önceki kuşakların sahip olduğu ihtişam hakkında bir fikir vermektedir.
REVAK:
Bu bölümde Roma Çağına ait mezar stelleri, lahit parçaları, yazıtlar ve heykeller yer almaktadır. Bu steller üzerindeki sahneler ölü ile yakından ilgilidir. Lahitlerin uzun yan yüzlerine ait parçalarda Amazon-Yunan mücadelesi gösterilmiştir. Ayrıca burada bulunan kitabeler de çeşitli konulara ait olup, anlam ve estetik bakımından dikkat çekmektedir.