Bursa’nın 12 km. uzağında, Uludağ’ın yamaçlarına yaslanmış birbirinden güzel köyler bulunmakta olup, bunlardan birisi de Cumalıkızık Köyü’dür.15 hektarlık bir alan kurulan ve yaklaşık 270 dolayında evin yüzde 60’ında oturulan Cumalıkızık, 1987 yılında Bursa’nın Büyükşehir Belediyesi statüsüne kavuşması ile Yıldırım Belediyesi sınırları içine alınmıştır.
Osmanlıların Bursa´da ilk yerleştikleri bölgelerden olan Cumalıkızık, 180´i halen kullanılan, bazılarında ise koruma ve restorasyon çalışmalarının yapıldığı toplam 270 ev ile Osmanlı dönemi sivil mimarisini günümüze taşımaktadır.
Orhan Gazi Bursa’yı ele geçirmeden önce Uludağ’ın eteklerinde çeşitli yerleşim alanları kurmuştur. Bunlardan bazıları; Bayındırkızık, Derekızık, hamamlıkızık, Fethiyekızık, Değirmenlikızık ve Cumalıkızık’tır. Uludağ´ın kuzeyindeki dik etekler ile vadilerin arasında sıkışıp kalan yöre köylerine bu konumlarından dolayı “kızık´” adı verilmiştir. Köylerin birbirlerinden ayrılması için de dereye yakın olanına Derekızık, Fidye verene Fidyekızık ve Kızık köylerinden topluca gidilerek cuma namazı kılınan köye de Cumalıkızık adları verilmiştir. Köylülerin anlatımı ile birbirlerine bir sigara içimi uzaklıkta olan bu köylerden Bayındırkızık’ı Uludağ’dan gelen bir sel alıp götürmüş, diğer dördü savaşlar sırasında ortadan kalkmış günümüze yalnızca Cumalıkızık gelebilmiştir.
Uludağ’ın yamacında, kestane, çınar ve kiraz ağaçlarının gölgelediği, tarihi dokusundan hiçbir şey kaybetmeyen Cumalıkızık Köyü’nün ilginç bir öyküsü vardır.
Osmanlı’nın kuruluş yıllarında bir grup atlı Söğüt’e doğru yola çıkmış, dolu dizgin gitmişler ve yolları Ertuğrul Gazi’nin huzurunda son bulmuş.
“Beyim, biz Oğuzların Bozok kolunun Kızık boyunun yiğitleriyiz. Kendimize Osmanlı ilinde yerleşmek üzere bir yer ararız. Senin Türklerin en yüce beyi olduğunu biliriz. Senden kendimiz için bir yurt yeri dilemekteyiz”.
Bunun üzerine Ertuğrul Gazi:
“Yiğitler, aramızda hiç ayrıcalık olduğu düşünülür mü? Uludağ’ın eteklerinde hemen kendinize yurt edinin. Buraları insandan hiçbir şeyi esirgemez, verimlidir, bereketlidir, sizleri de aç bırakmayacaktır. Şimdi sizin boyun yedi yiğidine, Kayıların en güzel yedi kızını gelin vereceğim. Her yiğit kendisine bir oba kursun, hep birlikte orada mutlu yaşayın” demiş.
Böylece günümüzden 700 yıl önce Uludağ’ın yamaçlarında, Kızık boyunun yedi yiğidi kendilerine yedi ayrı Kızık köyü kurmuşlar.
Bursa yakınlarında kurulan Osmanlı Beyliği kuruluşundan kısa zaman sonra bölgeye hakim olmayı başarmış, 1326 yılında Bursa´yı, 1331 yılında İznik´i fethederek yörede varlığını kesin olarak kabul ettirmiş ve Osmanlı halkının bu topraklara yerleşerek kentler ve köyler oluşturması sağlanmıştır. Cumalıkızık vakıf köyü olarak kurulmuştur ve bu özelliğini yerleşim dokusu konut mimarisi, yaşam biçimine yansıtmıştır.
Osmanlıların Bursa’yı ele geçirdikleri zaman ilk Cuma Namazını Cumalıkızık’ta kıldıkları söylenmektedir. XIX. yüzyılın köy mimarisinden hiçbir şey kaybetmeyen köyün tamamı sit alanı içerisine alınmıştır. Cumalıkızk’taki evler görünüşte yapıldıkları orijinal hallerinden farklı değildirler. Ancak son yıllarda çıkan bir yangın bunlardan ünü yakıp kül etmiştir. Köyün tamamı sit alanı olduğundan, 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası uyarınca olduğu gibi korunmaları gerekmektedir. Bu yasa uyarınca köylüler harap olan evlerine parasızlıktan herhangi bir onarım yapamıyor.
Köyün sokakları dar ve taştandır. Osmanlı sivil mimarisinin en güzel örneklerini oluşturan ve içlerinde hala yaşamların sürdürülebildiği evlerin bulunduğu Cumalıkızık, bugün tarihsel kimliği ile yaşatılmaya çalışılıyor.
Bursa’ya 12 km. uzaklıkta bulunan Cumalıkızık Köyü yaşayanları kendi çabaları ile burada bir köy-müze oluşturmuşlar. Etnoğrafya Müze ve Sanat Evi köye gelen ziyaretçilerin ilgisini çekmekte olup, bu küçük müzede; Cumalıkızık Köyü’nün tarihi yaşadığı gibi, ayrıca müzeciliğimizin ihmal edilen köy müzelerinin tipik bir örneğidir.